Göklerin tanrısı Zeus ve Anne sevgisi ile bereketin tanrıçası Demeter’in kızı olan, bahar tanrıçası Persephone; bir gün kırlarda çiçek topluyordu.
Bahar kadar güzel olan bahar tanrıçası Persephone, koşup zıplayarak eğlence içinde çiçeklerin arasında süzülür, kendisi ile bağdaşan bu güzelliğin keyfini çıkarırken karşısına bir nergis çiçeği çıkar. Çiçeğin güzelliğinde adeta kendini gören Persephone, yavaşça çiçeğe uzanırken aniden toprak yarılır.
Yeraltından büyük bir heybetle çıkan, ölülerin tanrısı Hades, bu güzel bahar tanrıçayı yakaladığı gibi yer altına kaçırır.
Demeter, kızı Persephone’yi her yerde arar, tüm başakların yanına, ağaçların gölgelerine, Pamukkale’nin sularına bakar. Meyve ağaçlarının güzel çiçeklerinde arar bahar kızını ama bulamaz.
Sonunda her şeye şahitlik eden Güneş Tanrısı Helios, Demeter’e kızının yerini gösterir. Bu geçen kısa süre içerisinde Persephone olmadığı için bahar zamansız bitmiş, Demeter ise kızının kaçırılması ile hayata küsmüştür. İki kadının olmayışı kıtlıkları başlamıştır.
Bugünün Denizlisi olan topraklarda bereket kalmamış, mevsimler hep kış olmuştur.
Persephone ise yer altında Hades’in verdiği nar meyvesini yemiş ve büyü ile tanrıya bağlanmıştır. Ölüler diyarından bir şey yiyenin yer altından bir daha çıkamayacağı gerçeğini de narı yedikten sonra öğrenmiştir...
Baş Tanrı Zeus yaşanan bu kaosu görünce, olaya el atmıştır. Yılın yarısında kocası Hades’in yanında yer altında kalacak olan kızı Persephone, diğer yarısında yer üstüne çıkarak annesi Demeter ile bereket dağıtıp, bahar getirecektir.
Anlaşma karşısında Persephone'ye deli gibi aşık olan Hades ise Hierapolis’te cehennem kapısı açarak, eşinin geliş gidişini kolaylaştırır. Ancak yüzlerce çocuğu olan Persephone'nin doğurduğu hiçbir çocuk Hades'ten olmaz...