SU GÜN İÇİNE DAĞITILMALI”
Sağlıklı beslenme şeklini dört yapraklı yonca modeli ile anlatan Diyetisyen Melike Kandemir; “Dört yapraklı yoncayı gruplara ayırıyoruz. Gruplara ayırdığımızda birincisi süt grubu, ikincisi et yumurta ve kuru baklagiller grubu, üçüncüsü sebze meyve grubu, dördüncüsü ise ekmek tahıl grubudur. Bu dört gruptan herkese özel belirli alınması gereken miktar vardır. Her tabakta o modelden olmasını istiyoruz. Kişiye göre de kişiye göre miktarlarını ayarlıyorum. Sağlıklı beslenmeyi de bu şekilde oturtuyoruz. Günlük alınması gereken su miktarının kilo başı 30, 35 mililitre olarak hesaplıyorum. 50 kilo bir kişi en az bir buçuk litre su içmesi gerekir. Bu suyu bir oturuşta değil, gün içine dağıtmalı. Gerekirse telefona hatırlatıcı koymalı. Gün içinde bu şekilde suyu tamamlamasını istiyorum. Sadece gündüz içtim tamamladım şeklinde değil.” diye konuştu.
“BİREBİR GÖRÜŞMELER SAYESİNDE BİRBİRİMİZİ MOTİVE EDİYORUZ”
Amacın kilo vermek değil, sağlıklı beslenmeyi hayatımıza yerleştirmek olduğunu ifade eden Kandemir; “Danışanlarıma amacımızın sadece kilo vermek değil, sağlıklı beslenmeyi günlük hayatın içine oturtmak ve bunu sürdürülebilir kılmak olduğunu, yaşam şekli haline getirmemiz gerektiğini anlatıyorum. İdeal kilo aralığını hesaplıyorum. Daha sonra defterine gün içinde nasıl besleniyor yazmasını istiyorum. Nasıl beslendiğini ben öğrenmeliyim ki ona göre takip edeyim. Yanlışları varsa düzelteyim. Birebir görüşme halinde olduğumuz sürece onların motivasyonu yüksek oluyor. Bana istediği soruları sorabiliyor ve bilgi alabiliyor. Sosyal medya üzerinden görüşme sağlıyoruz. İletişim halinde kaldıkça onlarda aklına takılanı sordukça zaten yanlış yapmıyorlar. Böylece sefer de motivasyonda tam oluyor. “Ben yanlış yapmadım. Doğrusunu öğrendim. Bu şekilde devam edebilirim.” diyebiliyorlar. İnsanlarla iletişim halimde oldukça motivasyonlarımız düşmüyor. Haftalık görüşmelerle takiplerini yapıyorum. Kilolarını değerlendiriyorum. Ölçümlerini yapıyorum. Bu şekilde birebir görüşmeler sayesinde birbirimizi motive ediyoruz. “dedi.
DOĞRU BESLENME ÇOCUKLUKTA BAŞLAR
Sağlıklı beslenme çocukluktan öğretilmesi ve yaşam biçimi haline getirilmesi gerektiğini söyleyen Kandemir; “İnsanlar, “diyetisyene gitmeye gerek yok. Ben ekmeği kesersem bazı şeyleri azaltırsam zaten zayıflarım” gibi düşünüyorlar. Ama insanın her besin grubundan alması gerekiyor. İnsanlar bunu yanlış biliyorlar. Sadece ekmeği azaltmanın zayıflattığını düşünüyorlar. Diyetisyenle doğru beslenmeyi öğrenmesi gerekiyor. Çünkü bazı şeyleri kısarak tabi ki kilo verir ama vücudunda eksiklikler oluşturabilir. Kan değerlerinde düşmeler olabilir. Herhangi bir organda hasarlar olabilir. Yanlış takviyeler kullanabilir. Bilinçsiz beslenebilir ama bu da bazı hastalıklara yol açabilir. Bu yüzden bir diyetisyenden beslenme eğitimi alması gerekir. Özelliklede çocukluk çağında obezite başlıyor. Çünkü yağ hücreleri çocukluk zamanlarında oluşuyor. Bu yağ hücreleri büyüdükçe bizimle birlikte yaşamaya devam ediyor. Aslında insanlar zayıfladıkça yağ hücreleri yok olmuyor. Bu hücreler zayıfladıkça küçülüyor. Ama hiçbir zaman yok olmaz. O yüzden insanlar çocukluktan itibaren doğru beslenmeyi oturttukça bu yağ hücre sayısını arttırmamaya çalışır. İnsanların diyetisyenden bir yardım alması lazım. Çocuklarına da doğru beslenmeyi öğretmesi lazım. Çünkü çocuklarda beslenmeyi ailede görüyor. “şeklinde konuştu.
Beslenme şekillerinin kişiden kişiye değiştiğini söyleyen Kandemir; “Beslenme şekilleri kişinin yaşına, boyuna, cinsiyetine, yaptığı mesleğe, hatta fiziksel aktivitesine göre değişiyor. Çünkü her kişinin alması gereken miktar değişiyor. İlk olarak danışanlarımla ön görüşme yapıyorum. Daha sonra analizlerini yapıyorum. Metabolizma hızını ve fiziksel aktivitesini hesaplıyorum. Beslenme planlamasını yapıyorum. Daha sonra da ideal kilomuza ulaşmaya yardımcı oluyorum” ifadelerini kullandı.