Denizli’nin liman kenti olduğu zamanlardan birinde; Antik Çağ’da, Dünya karanlığa gömülmüştü. Mısır, eski kitaplarda çareler arıyor, kimi milletler dualara çıkıyor, kimi milletler karanlıktan faydalanarak ilerliyordu. Nil Nehri büyük bir karmaşa içerisindeydi.  

Gunes Tanrisi Her Sene Civrilde Acar1

Dünya’daki tüm güzelliklerin silinip gideceği düşünülürken Güneş Tanrısı Ra, Mısırlılar’ın yakarışlarına dayanamadı.  

Nil Nehri’ne elini uzatarak baharın gelmesini sağladı. Nil Nehri’nin karmaşası durgunlaştı ve Güneş Tanrısı’nın bir hediyesi olarak Nilüferler açtı. Nilüferler’den yayılan ışık ve güzel koku yeryüzüne yaşam verdi.  

Gunes Tanrisi Her Sene Civrilde Acar3

MUSTAFA KARAOSMANOĞLU “HEPSİ ZAFER SARHOŞU” MUSTAFA KARAOSMANOĞLU “HEPSİ ZAFER SARHOŞU”

Bütün yaşamın kaynağı olarak adlandırılan Nilüferler tüm Dünya’da Güneş Tanrısı’nın çiçeği olarak anıldı. Kimi toplumlarda Lotus dahi denilen bu Tanrı çiçeği, her çağda sonsuzluğun ve enerjinin simgesi olarak kaldı.  

Gunes Tanrisi Her Sene Civrilde Acar3

Nilüferin Kokusu Tanrı İçin! 

Birçok tapınakta ve kültürde ibadet eden inananları, hediye olarak Tanrı Çiçeği Nilüfer’i verir. Ancak inanışta tek bir kural bulunur. Çiçek kesinlikle koklanmaz. Tanrı’nın Çiçeği ilk olarak Tanrı tarafından koklanmalıdır.  

Gunes Tanrisi Her Sene Civrilde Acar06

Tanrı’nın Eli Işıklı Gölü’ne de Değdi Mi?  

Bir zamanların liman kenti olan Denizli’de, Likya Devleti de bir zamanlar belki karanlıklar içinde idi. Belki de Ra’nın eli, bağlantısı olan tüm suları etkiledi ve Dünya’nın ışık kaynağı olan Nilüferler, Işıklı Gölü’nde böylece meydana geldi.  

Hayalperestlerin tutkulu iddialarından birini oluşturan bu efsane, Çivril’in en sevilen bölgelerinden birini işaret ediyor. Türkiye’nin en büyük Nilüfer tarlası olan Işıklı Gölü, yılda on binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor.