Dönemin büyük hükumdarının akıllara durgunluk veren güçte ordusunun iki askeri olan Hızır ve İlyas, merakları ve simya ile ilgileri ile dikkatleri üzerine çekerdi.
Bu iki yakın arkadaş, birbirinden hiç ayrılmadan omuz omuza sayısız savaş atlatmış.
Bir gün yine hükümdar ordusu ile ilerlerken Hızır ve İlyas, içgüdüsel olarak ayrılmış askerlerin yanından. Kendilerini birden bire ölümsüzlük suyu olan Ab-u Hayat’ı ararken bulmuşlar.
Saatlerce aramışlar taramışlar en sonunda bir subaşında durup, yemek yemek iççin oturmuşlar. Heybelerinden çıkardıkları kurutulmuş balığı çıkarıp koymuşlar yanlarına. Tam bu sırada birkaç damla su balığa sıçrayınca, kıvranmış canlanıvermiş balık. Hızır ve İlyas birbirlerine kocaman açılmış gözlerle bakarlarken anlamışlar ölümsüzlük suyunu bulduklarını. Onlar sevinedururken balık hoplamış suyun içine hızla kaçıp gitmiş, gök yarılmış melek inmiş.
Beyaz ışıklar içinde ikilinin yanına inen melek, Hızır ve İlyas’a kıyamete kadar yaşayacaklarını söylemiş. Fakat Hızır’ın karada, İlyas’ın ise denizde yaşayarak ihtiyacı olanlara yardım edeceklerini bildirmiş.
Önce sevinen sonrasında ise ayrı düşecekleri için yüzleri düşen iki dost, nasıl tekrar birleşeceklerini düşünmeye başlamış. Doğa dengesi gereği ise ikili ölü tabiatı yeniden canlandırmak için yılda bir kez bir araya gelebileceklerini fark etmişler.
6 Mayıs, yani Hıdırellez günü, farklı inançlarda ve Türklükte, ilk medeniyetlerden beri Hızır ve İlyas’ın buluşma günü olarak kabul edilir ve kutlanır. Halk inanışına göre 6 Mayıs’ın yağmurlu geçmesi, Hızır ve İlyas’ın buluştuklarında sevinçlerinden ağlamalarını temsil eder.
Eski dostların birbirini karşılaması gibi ölü doğanın yeniden renklenmesi için mutluluk gözyaşlarını temsil eder.
İlyas ile buluştuktan sonra ise Hızır, tüm doğada öyle sevinçle gezinir ki renkli çiçeklerden örülmüş cübbesi ve al yemenisi ile sevinçten bastığı yerlerde güller açtırmaya başlar.
Hızır ve İlyas’ın adı dilden dile dolaşırken Hıdırellez’e dönüşür ve Hıdırellez hikayesi nesilden nesile bu şekilde aktarıldığı bilinmektedir. Ayrıca bazı kültürlerde Hızır ve İlyas aynı kişidir. İlyas peygamberi temsil eder.
Hıdırellez Nasıl Kutlanır?
Gerçek hayatta olduğu gibi iki dost birleşince nasıl ki birbirine yardım eder, birbirinin neşesi, dayanağı, muhabbeti olur...işte Hıdırellez de böyle bolluk, bereket ve şans getirir denir. Bu nedenle dilekler tutulur, dualar edilir, bastığı yere güller getiren Hızır’ın gerçekleşmesine vesile olması için gül ağaçlarının dibine dilekler yazılır, hayaller çizilir; İlyas’ın vesilesi için de su kenarlarında eğlenceler yapılır ve dilekler suya atılır.
Ayrıca, Hıdırellez’de her türlü hastalıktan ve kötülükten korunmak için ateş yakılır ve üzerinden üç kez atlanır.
Bazı yörelerde otlarda biriken çiğ damlalarından yoğurt yapılır ve hamur mayalanır. Yapılan bir başka ritüele göre deniz ya da dere kenarından dilek tutularak toplanan 41 taş 1 yıl boyunca saklanıyor bir sonraki Hıdırellez'de bu taşlar suya atılıp, yenisi toplanır.
Bekar kızlardan alınan yüzük, kolye ve boncuk gibi eşyalar içerisi su dolu çömleğin içerisine konup, çömleğin ağzına yeşillik bırakılarak üzeri kırmızı bir yemeni ile örtülüp kilitlenerek gül ağacının dibine bırakılıyor. Ertesi gün çömlek başına toplanan kızlardan birinin üzerinden kilit açılarak maniler eşliğinde çömlekteki eşyalar çıkarılır.
Verim vermeyen ağacın yanına balta ile gidilerek ürün vermesi yoksa kesileceği söylenir.
Deniz kenarından kırık dalgalardan bir kaba doldurulan deniz suyu da bolluk ve bereket için evin içerisine serpilir.
Bereket getireceği düşünülerek keselere konan bakliyat, gül ağacına asılarak 1 gece bekletiliyor, bu malzemeler 1 yıl boyunca yemeklere az az konarak tüketiliyor.
Kurulan salıncakta oturan genç kızı bu kişiyle evlenmek isteyen delikanlı sallar.