Osmanlı paşalarından biri, Ramazanda iftar ziyafeti verir.
Bektaşi babası da davetliler içindedir.
İftar yaklaşırken Paşa, uşağına emreder:
Şu leğen-i şerif ile ibrik-i şerifi getir de abdest-i şerifimi alayım. Peşker-i şerifi de unutma!
Paşa abdest alırken öteki davetliler de namaza hazırlanır, ama Bektaşi’de namaz için bir hareket yoktur. Paşa sorar:
Baba efendi! Namaza niyet yok mu? Baba cevap verir:
Affedersiniz paşam, kulunuzun baldır-ı şerifinde bir çıban-ı şerif olduğundan özr-i şerifim dolayısıyla namaz kılamayacağım!
Paşa şaşırır:
O ne söz baba efendi? Öyle mendebur nesneler de şerif olur mu? der.
Bektaşî babası alaylı bir ifadeyle:
Paşam! der. Bakırcı Ağop’un yaptığı leğen ve ibrik şerif oluyor da,
Ulu Tanrı’nın yarattığı bu nesneler niye şerif olmasın?
Kutsal diye yenilen Ayasofyanın kapısına cam bölme yapılarak yenilmesinin önüne geçildi.
Kutsal olan Halı, seccade, tesbih değil İman ettiğimiz Ulu Tanrı, Okuduğunuz Kur’an’ı Kerim, yaptığınız ibadetlerdir.
Köyün birinde imam camiye gelen olmayınca. Kahve de köylülere ey cemaati müslimin camiye ayakkabıyla girebilir namaz kılabilirsiniz der.
Cami cemaati artar, herkes namaz kılmaya başlar. Bir müddet sonra imamın tayini komşu köye çıkar ,Yerine gelen imam cemaatı ayakkabıyla camiye giriyor görünce şaşırır, namazdan sonra komşu köye eski imama gider durumu anlatır ne bu der ?
İmam: Camiye gelmiyorlardı, ben getirdim, ayakkabı ile girilmeyeceğini de sen söyle demiş.
Siyasetçilerimiz esprili olsalar, Seccade olayında bakın biz seccadenin üstüne çıkardık sizde namaz kılmayı öğretin diye espri yapılsa belki ortalık bu kadar gerilmezdi.
Bir Ülkü Ocakları Genel başkanı Cuma namazı çıkışında şehit edildi. Seccade kadar konuşulmadı, Bir taraf Seccadeye bastı diyorlar, diğer taraf bayrağa basanlara, oturanlara,camide siyaset yapanlara ses etmiyorlar aynı Osmanlı bankası reklamı gibi yok birbirimizden farkımız. Deprem ve zedeleri unuttuk, siyaset garabetinde debeleniyoruz…
Esen kalın…