Çivril Belediye Meclis üyeleri ile yaptığımız söyleşilerimiz devam ediyor. Bu hafta AK Parti (AKP) belediye meclis üyesi Avukat Zeynep Merve Kutlu ile birlikteyiz.

“ÇİVRİL BELEDİYE MECLİSİNİN EN GENÇ ÜYESİYİM”

Öncelikle Zeynep Merve Kutlu Kimdir? Kendinizi bizlere kısaca tanıtır mısınız?

Çivril’de doğdum, burada büyüdüm, ilköğretimi Kadir Kameroğlu İlköğretim Okulu’nda, liseyi Emine Özcan Anadolu Lisesi’nde bitirdikten sonra, hedefim olan Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne 2012 yılında başladım. 2016 yılında hukuk fakültesinden mezun olmam akabinde yüksek lisans ile birlikte İstanbul Barosu’nda avukatlık stajıma başladım. Avukatlık stajımın bitiminde bir müddet İstanbul Barosu’na bağlı avukat olarak çalıştım. Siyasete küçüklüğümden beri duyduğum bir ilgi olmasına rağmen özellikle fakülte hayatımdan sonra aktif siyaset yapmayı hiç düşünmedim ve planlarımın arasında da yoktu. Buna rağmen Niyazi Başkanın belediye başkan adaylığının kesinleşmesiyle birlikte çıktığı yolda beni yol arkadaşı edinmek istemesi üzerine aktif siyasete başlamış olduk. Meclis üyesi olarak seçildiğimde 24 yaşındaydım. Çivril Belediye Meclisinin en genç üyesi olma sıfatını taşıdığım için de üyeliğimi ayrıca kıymetli buluyorum. Bir sonraki seçimlerde bu sıfatı benden daha genç birine devretmeyi yürekten diliyorum. Bugünün gençlerine siyasette yer açılması, yarının Türkiye’sinde söz sahibi olacak bireylerin yetişmesinde son derece iyi bir fırsattır. Bunu önemsiyorum. Çivril Belediyesi’nde meclis üyesi olarak başladığımız görevle birlikte Denizli Barosu’na kayıtlı avukat olarak mesleğimi icra etmeye devam ediyorum.

“BİZ BU YOLA ‘’GÖNÜL BELEDİYECİLİĞİ’’ DİYEREK ÇIKTIK”

Ak Partili Meclis Üyesi olarak bize Mecliste nasıl bir çalışma yapıldığından biraz bahseder misiniz?

Bu soruyu yirmi beş meclis üyemize sorsanız yirmi beşinden de farklı cevaplar alacağınızı düşünüyorum. Her birimizin birikimi farklı, beklentisi farklı, olaylara bakışı farklı. Ben kendi açımdan mecliste yapılan çalışmalardan bahsedecek olursam, biliyorsunuz, belediye meclisi belediyenin karar organıdır, belediyenin kendi işleyişi ile ilgili konularda belediye meclisinden alması gereken kararlar meclis gündemine taşınıyor. Gündemin şekillenmesi belediyedeki memurların, vatandaşların, meclis üyelerinin talepleri neticesinde ihtiyaca binaen oluşturuluyor. İhtisas komisyonlarımız var. Meclis Başkanımız gerekli gördüğünde gündem maddelerinin hususiyetine göre bu komisyonlarda görüşülmesine karar veriyor. Ben yaklaşık 2 yıldır İmar Komisyonu Üyeliğime devam etmekle birlikte henüz çiçeği burnunda olan, yeni kurduğumuz Gençlik, Eğitim, Kültür, Turizm, Sanat ve Spor Komisyonu’na da başkanlık etmekteyim. İmar Komisyonu’ndaki çalışmalarımızı tüm üyelerle birlikte titizlikle yürüttüğümüzü, önümüze gelen her maddede ince eleyip sık dokuduğumuzu, daha iyiye daha güzele karar verebilmek adına bazen saatlerce komisyon üyesi arkadaşlarımızla tartıştığımızı ve bu tartışmaların geliştirici tartışmalar olması sebebiyle İmar Komisyonu çalışmalarından ayrıca keyif duyduğumu da ifade etmeliyim. Bazen tartışırken aslında üçüncü bir yolun da mümkün olabileceğini anlıyoruz. 2’si Ak Parti, 1’i MHP, 1’i CHP, 1’i İYİ Parti olmak üzere 5 üyesi var İmar Komisyonu’nun. Bizi ortak noktada buluşturan gaye ‘bireysel çıkarlardan ziyade toplum yararı’. Marifet iltifata tabidir, sizin aracılığınız ile buradan tüm farklılıklarımıza rağmen, birbirimize duyduğumuz saygı ile uyumlu bir çalışma ortamı oluşturduğumuz için İmar Komisyonunun geçen yılki ve bu yılki üyelerine teşekkürü borç bilirim. Gençlik, Eğitim, Kültür, Turizm, Sanat ve Spor Komisyonu’nu yeni kurduk, bu komisyonumuzun çalışmalarının da keyifli ve faydalı olacağını ümit ediyorum. Komisyonlarda görüşülen ve karara bağlanan gündem maddeleri, yeniden meclisimizin önüne geliyor ve oylanıyor. Nihai karar, belediye meclisimizin.

‘’Şehri imâr ederken nesli ihyâ etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil imâr ettiğiniz şehri tahrip eder.’’ diyor Turgut Cansever. Bir meclis üyesi olarak şunu söyleyebilirim ki; günümüzde artık belediyecilik çöp toplamaktan ibaret değildir. Yeni ve kapsamlı bir belediyecilik anlayışının kabulü şarttır. Biz bu yola ‘’gönül belediyeciliği’’ diyerek çıktık. Bu sebeple meclis üyeliği görevimiz meclis oturumları, komisyon yahut grup toplantıları ile sınırlı değildir. Sahada aktif olarak vatandaşlarımız ile kamu kurum ve kuruluşlarımız ile birlikteyiz. Beni oldukça memnun eden hadiselerden bazıları da meclis üyeliğim dönemimde yaşanmıştır. Dosyalarımdan birinde husumetli bulunan tarafların barıştırılması için bu kimliğimi kullandığım oldu. Toplumda uzlaşı kültürünün yaygınlaşması ve ilelebet sürmesi olası husumetlerin son bulması adına meclis üyesi sıfatımı kullanmaktan onur duyduğumu söylemeliyim. Gönüllere iz bırakmak zorundayız. Bu iz ‘yara’ da olabilir Allah muhafaza. Bizim izimiz ‘gönüle dokunmak’ olmalıdır. Gazetenizle daha evvel yaptığımız röportajda da ifade ettiğim gibi ‘’Zeynep Merve Kutlu var diye birinin hayatı kolaylaşıyorsa meclis üyeliğinden, siyasetten, avukatlıktan gaye budur’’

“BAŞARI DA BAŞARISIZLIK DA BİR EKİP İŞİDİR”

Seçimlerden bu yana yaklaşık iki yıl geçti. Bu süreçte belediyenin yönetimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Esasen bu soruya bir bütünlük içinde cevap vermek daha doğru olacaktır. Bütünlükten neyi kastettiğimi açıklamalıyım: Belediyeyi sadece belediye binasından yahut belediye başkanından ya da çöp arabasından, zabıtasından, bilumum herhangi bir cüz ’ünden matuf saymak son derece yanlıştır. Belediye işçisinden amirine, meclis üyelerinden belediye başkanına, çöp arabasından, vidanjöründen yani bütün ekip ve ekipmanlarıyla birlikte her uzvu ile bir bütün teşkil etmektedir. Ve bir kamu kurumu olması dolayısı ile de süreklilik arz eden bir yapıdadır. Yani ortada bir başarı varsa bu saydığım tüm unsurlarla birlikte oluşmuş olacağı gibi, ortada bir başarısızlık söz konusu ise bu da yine saydığım tüm unsurlarla birlikte oluşmuştur. Karneyi işin doğası gereği belediye başkanı alsa da bu böyledir. Başarı da başarısızlık da bir ekip işidir. Siz meclis üyelerimizle Meclis Kürsüsü adı altında gazetenizdeki bir köşede söyleşi yapıyorsunuz. Şayet bu soruya herhangi bir meclis üyemiz ‘yönetim başarısızdır’ derse kendisi de bir bütünün parçası olduğu için bu başarısızlıktan sorumludur. Kendimizde bu sorumluluğu hissetmeliyiz. Nurullah Genç’in anlattığı bir hikayeye burada müsaadenizle atıf yapmak istiyorum: ‘’Eski zamanlarda sultan yolun ortasına büyük bir taş koyuyor ve pencereden seyrediyor, insanlar ne yapacaklar diye. Vezir geliyor, taşı görüyor, aklına taşı yoldan kaldırmanın sadaka olduğu bile gelmiyor. Taşın etrafında dolaşıyor. Bakıyor. Diyor ki ‘Sultanım ile konuşayım, yolun ortasından taş kaldırması için bir adam bulalım, bir kadro ihdas edelim. Vezir gidiyor, asker geliyor, Asker de taşın etrafında dolaşıyor, Aklına gelmiyor taşı kaldırmak, o da diyor ki ‘Vezirle konuşayım yolun ortasına taş bırakanlara hangi cezayı vereceğiz onu kararlaştıralım. O da cezadan anlıyor. Onun hüneri de bu. Belinde kılıcı var. O geliyor bu geliyor, saray dalkavuğu geliyor. O da oturuyor, yolun ortasına bırakılmış taşa şiir yazıyor, ‘Sultanıma okuyayım’ diyor, kalkıp gidiyor. En son köylü vatandaş geliyor. Öğrenmiş, yolun ortasındaki taşı kaldırmak sadaka. Taşa bir tebessüm ediyor önce, sonra diyor ki ‘Kaldırayım yolun ortasından kimsenin ayağına, hayvanına, arabasına takılmasın. Eşya sepetini, küfeyi koyuyor. Ya Allah Bismillah deyip taşa sarılıyor. Sağa sola, sağa sola derken taşı kaldırıyor sonra bir bakıyor ki taşın altında bir kese. Keseyi açıyor, altınlar, Şaşırıyor. Altınların üzerinde bir not, Sultan şöyle yazmış: ‘Bu kesedeki altınlar, taşın altına elini sokmayı becerebilenler içindir.’ Taşın altına elini sokmazsa bir insan başarılı olamaz. Mümkün değildir. Ve maalesef bu ülke taşlarla dolu. Her tarafı taşlarla doludur. Bir hayale gitmek için de başarılı olmak isteyen kişi çalışacak, taşın altına elini sokacak. Sokmazsa olmaz. ‘’

Bununla birlikte bazen dikilen bir fidanın meyve vermesi yıllar alabilir. Bunun için şuanda yapılan hizmetlerin semerelerinin bizden sonraki yönetimde ortaya çıkması da pek tabidir. Başarı-başarısızlık değerlendirmesi yapmakta acele etmemelidir, sebat etmek gerekir. Süreklilikten bahsetmiştim size. Devlet kurumlarının sürekli olduğundan. Bizden önce, Çivril Belediyesi’nin kuruluşundan bu güne kadar yapılmış/yapılmamış işlerdeki başarılar da başarısızlıklar da bizi etkilemektedir. Bazen yapmak istediğiniz bir hizmeti bundan 20-30 yıl evvel alınmış bir karar sebebiyle yapamaz halde olabiliyorsunuz. Bu sebeple tüm bu unsurları topyekûn değerlendirmek, objektif bir cevap için şarttır.

Belediye meclisi oturumlarında zaman zaman gerginlikler ve tartışmalar yaşıyorsunuz. Bu konudaki görüş ve düşünceleriniz nelerdir?

Evet, zaman zaman bu tarz gerginlik ve tartışmalar yaşanıyor. İşin doğasında var bunu yaşamak aslında. Herkes bir şekilde görevini en iyi şekilde yapma gayesinde. Ancak o anın verdiği hissiyatla sanırım, bazen söylemler ciddi anlamda sıkıntılı olabiliyor. Böyle zamanlarda şunu düşünüyorum: Ben beş yıl sonra belediye meclisindeki sandalyemi bırakacağım genç kardeşime daha nezih, daha zarif ifadelerle bir şeylerin anlatılabileceğini nasıl ifade edebilirim? Doğrudan bana gelen bir söz veya fiil olmamasına rağmen meclisteki üyelerimizden herhangi birine yöneltilen ve hak etmediğine inandığım bir söz ve tutum karşısında oldukça inciniyorum. Bunu açık yüreklilikle ifade etmeliyim. Toplantıdan sonra da bizzat kendisine gidip, o ifadesinin beni incittiğini, söylemek istediğinizi, eleştirinizi anlıyorum ancak daha soft kelimelerle, biz gençlere daha temiz siyasi üslup bırakmaları gerektiğini ifade ediyorum. Bu ifadem karşısında hiçbir şekilde hiçbirinden olumsuz bir yanıt almadım. Parti ayırt etmeksizin hangi partiden olursa olsun bütün meclis üyelerimize değer verdiğimi, hepsinin küçüğü olarak saygı duyduğumu buradan ifade etmeliyim.

“ZAFER İÇİN YOLA ÇIKIYORUZ ELBETTE ANCAK ZAFERLE DEĞİL, SEFERLE SORUMLU OLDUĞUMUZUN BİLİNCİNDEYİZ”

Meclise hiç önerge verdiniz mi? Verdiyseniz konu neydi ve istekleriniz belediye yönetimince yerine getirildi mi?

Görüş, düşünce ve isteklerinizi önerge şeklinde vermek yerine toplantıdan evvel gündeme alınması için grup toplantısında ele aldığım gibi bizzat başkan ile iletişime geçip yahut dilekçe yazarak talep ettiğim oldu. Bu taleplerimden önce de kamuoyu yoklaması yaptığımı, diğer partideki üyelerimizden kendi alanına girenlerle istişare ettiğimi, diğer belediyelerde bu durumun nasıl olduğunu araştırdığımı da bilmenizi isterim. Bir örnek vermem gerekirse, Gençlik, Eğitim, Kültür, Turizm, Sanat ve Spor Komisyonu talebim üzerine kurulmuştur. Bu komisyonun kurulmasındaki asıl gaye uyuşturucu ve bilumum kötü alışkanlıklardangençlerimizi korumaktır. Aynı zamanda Yeşilay Cemiyeti üyesi olarak bu konuyu çok önemsiyorum. Yeşilay ile ortaklaşa yapmak istediğimiz birtakım projeler var. Allah bize nasip ederse biz gerçekleştireceğiz, bize nasip etmezse bizden sonra gelenler bunları gerçekleştirecekler inşallah. Zafer için yola çıkıyoruz elbette ancak zaferle değil, seferle sorumlu olduğumuzun da bilincindeyiz. Uyuşturucu bağımlısı kardeşlerimizin daha çok dağılmış, parçalanmış ailelere mensup olduğunu üzülerek müşahede ediyoruz.

“BELEDİYENİN KAPISI DA BİZİM KAPILARIMIZ DA SONUNA KADAR AÇIKTIR”

Son olarak halkımıza yönelik neler söylemek istersiniz?

Aslında sorumluluktan bahsetmiştim size az evvel. Ben bir çocuğun uyuşturucu kullanmasında, bir ailenin parçalanmasında, karı kocanın boşanmasında, bir vatandaşın suç işlemesinde tüm toplumun sorumlu olduğuna inanıyorum. Yaptıklarımız kadar, gücümüz yettiği halde yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. Yaptıklarımız ya da yapmadıklarımız sebebiyle işlenen tüm suçlar için işlenmemesi adına toplumun her ferdine görev düşüyor. Daha huzurlu ve mutlu bir Çivril hayalini hep birlikte başarabiliriz. Başaramıyorsak hep birlikte sorumluyuz demektir. Belediyenin kapısı da bizim kapılarımız da sonuna kadar açıktır. Herhangi bir yapıcı eleştirinin başımın üzerinde yeri vardır. Vatandaşlarımızın taleplerini, sorunlarını, çözüm yollarını birlikte konuşabiliriz. Necmettin Erbakan hocanın bir sözü var: ‘’Ne yaptıysam Allah rızası için yaptım.’’ diyor. Kimimizin dilinden kalbine indiremediği, diline pelesenk olmuş bu sözü, yaşadığına inanıyorum merhumun(Allah rahmetiyle muamele eylesin). Ömrümün son nefesinde bu iddialı cümleyi kurabilmeyi diliyorum. Halkımıza selâm, muhabbet ve hürmetlerimi iletiyorum. Bu söyleşiyi tertiplediğiniz için size ve okuma nezaketinde bulunan tüm okurlarınıza teşekkür ediyorum.