Eğitim Sen Denizli Şube Başkanı Hüseyin Özdemir, PISA sonuçlarını başarı olarak değerlendirmenin mümkün olmadığını söyledi.
PISA 2022’ye 7 bin 250 öğrenci katıldığını belirten Başkan Özdemir, “Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üç yılda bir gerçekleştirilen ve uluslararası ölçekte matematik, fen ve okuma becerilerini ölçen en önemli sınavlardan biri olan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA 2022 sonuçları açıklandı. PISA 2022’ye, Türkiye’nin 60 ilinden 196 okul ve 7 bin 250 öğrenci katıldı.
Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 33’ü uluslararası düzeyde tanımlanan sosyoekonomik dilimlerin en alt parçasında yer almaktadır. Bu durum söz konusu öğrencilerin 2022 yılında PISA uygulamasına katılan en dezavantajlı öğrenciler arasında oldukları anlamına gelmektedir. Türkiye PISA sonuçlarına göre:
2018’ de matematik alanında 79 ülke arasında 454 puanla 42. sıradayken 2022’de yine aynı alanda 81 ülke arasında 453.15 puanla 39. sırada yer almıştır. 2018’de bilim alanında 79 ülke arasında 39. sıradayken 2022’de yine aynı alanda 81 ülke arasında 475.94 bilim puanı ile 34. sırada yer almıştır. 2018’de okuma becerileri alanında 79 ülke arasında 466 puanla 40. sırada yer alırken 2022’de on puanlık azalmaya rağmen 81 ülke arasında 456.08 puanla 36.sırada yer almıştır” dedi.
“73 ÜLKE ARASINDA SON SIRA”
Türkiye’deki öğrencilerin yaşam memnuniyeti sıralamasında 73 ülke arasında son sırada yer aldığını belirten Özdemir, “PISA 2022 sonuçlarına göre Türkiye’de öğrenciler ‘okuma, matematik ve fen bilimi’ alanlarının tamamında 2018’e göre daha üst sıralarda yer almasına rağmen OECD ortalamasının altındadır. Türkiye’nin 2003’ten bu yana her üç yılda bir yapılan PISA sınavında bütün branşlarda OECD ortalamasının altında kalmasını Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yaptığı gibi ‘başarı’ olarak değerlendirmek mümkün değildir. Türkiye’de matematik alanında öğrencilerin yüzde 61,3’ü, fen alanında yüzde 75,3’ü ve okuma becerileri alanında yüzde 70,7’si asgari performans düzeyine ancak ulaşabilmiştir.
Üst performans düzeyindeki öğrenci oranları ise matematik alanında yüzde 5,4, fen alanında yüzde 4, okuma becerileri alanında ise sadece yüzde 1,9’dur. Okuma becerileri alanında üst performans düzeyindeki öğrenci oranının diğer alanlara kıyasla düşük olması dikkat çekicidir. PISA verilerine göre 2018’de yaşamından memnun olmadığını bildiren öğrencilerimizin oranını yüzde 34 iken 2022 yılında bu oran yüzde 44’ü bulmuştur. Öğrencilerimizin okulda veya okul çevresinde kendini güvende hissetme oranları OECD ülkelerinin ortalamasının altında kalmıştır. Türkiye’de öğrencilerin yüzde 18’i okula giderken (OECD ortalaması yüzde 8), yüzde 13’ü sınıflarında (OECD ortalaması yüzde 7), yüzde 20’si okuldaki diğer yerlerde (koridor, kafeterya, tuvalet gibi) kendisini güvende hissetmediğini (OECD ortalaması yüzde 10) bildirmiştir” diye konuştu.
“EĞİTİM YOLUNDA MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRMEYE KARARLIYIZ”
Eğitim sisteminin piyasa odaklı ve rekabete dayalı olması okullar ve öğrenciler arasındaki farklılıkları artırdığını ifade eden Özdemir şunları söyledi: . “4+4+4 ile eğitimde yaşanan dinselleşme uygulamaları, felsefe ve bilim derslerinin ağırlığının azaltılarak, dini içerikli ders sayı ve çeşitliliğinin artırılması, ezberci ve sınav odaklı eğitim anlayışı, okullar, bölgeler, cinsiyetler arası eşitsizliğinin giderilememesi, bunlara ek olarak yaşanan yoksulluğun öğrencilerin başarısı üzerinde doğrudan etkili olduğu açıktır. MEB ise eğitimin temel sorunlarına çözüm üretmek yerine “Din Öğretiminde Depreme Dayanıklı Sınıflar” gibi akla ziyan çalışmalar yaparak dini eğitimi yaygınlaştırmayı ve depreme karşı bilimsel önlemler almak yerine öğrenci ve öğretmenlerin ‘maneviyatını’ güçlendirmeyi hedeflemektedir. PISA 2022 sonuçlarını MEB’in yaptığı gibi sadece sonuç odaklı olarak değerlendirip, eğitim sisteminin sorunlarını görmezden gelmek mümkün değildir. Zaten halihazırdaki sonuçlara göre öğrencilerimizin okuma becerilerinde, matematik ve fen bilimlerinde asgari düzeyde olduklarını görebiliyoruz. Öğrencilerimizin söz konusu alanlarda başarısını artırmak için eğitim sistemini bilimsel, laik ve kamusal bir anlayışla yeniden inşa etmekten başka çare yoktur. Eğitim Sen olarak öğrencisinden öğretmenine tüm bileşenleriyle eğitim yaşamına hak ettiği önemi vermeyen bir ülkenin uluslararası hiçbir platformda başarılı olmasının mümkün olmadığını her fırsatta dile getiriyor bilimsel, laik, eşit, demokratik ve kamusal eğitim yolunda mücadelemizi sürdürmeye kararlı olduğumuzu yineliyoruz.”