Kadir Kameroğlu Çivril’e neler kazandırdı ve bunun karşılığında Çivril Kadir Kameroğlu’a neler yaptı konusunu Kadir Kameroğlu’nu yakından tanıyan öğretmen Münir Sayhan’la birlikte değerlendirdik.
Kadir Kameroğlu’nun yakınında olan ve onu daha iyi tanıyan Münir Sayhan Kadir Amcayı şöyle anlattı;
Kadir amca ile ilgili söyleşiye şöyle başlamak istiyorum: “Seni Özlüyoruz Kadir Amca.” Bana göre Kadir Amca Çivril’in vicdanıydı. Bunu şu anlamda söylüyorum. Çivril’de herhangi bir sıkıntı, her hangi bir olumsuzluk yaşandığında önce Kadir Amcanın vicdanının sızladığını görüyordum ben. Kadir Amca durumdan vazife çıkararak, bana yakındı, uzaktı, akrabamdı, eşimdi, dostumdu demeksizin o sıkıntı ne ise, o sıkıntıyı çözmeye çalışan bir yapısı vardı. Bu da her halde Kadir Amcayı Kadir Amca yapan özelliklerden biriydi. Bunu sadece ekonomik olarak yapan bir kişi de değildi. Diyelim ki bir bürokrat Çivril’e üvey evlat muamelesi yaptı, Ona rahatlıkla bunun hesabını sorabilen ya da bir yönetici, il, ilçe yöneticisi Çivril’le ilgili herhangi bir sıkıntılı bir durum olduğunda “Neden bu böyle oldu, böyle olması gerekmiyordu?” Şeklinde ona birebir kendi çıkarı olmamasına rağmen bunu sorabilen ve bunun takipçisi olan bir yapısı vardı.
Herhangi bir yönetimden, bürokrasiden çıkarı olmayan her şeyi denk olan tabiri yerindeyse kişiler var. Fakat onlar toplumsal sorumluluk hissetmedikleri için bu tip olaylara girmiyorlardı. Rahmetli sadece hayırsever iş insanı olmaktan öte aynı zamanda yazmaya da başlamıştı. Kendi aramızda konuştuğumuzda kenarından köşesinden Hasan Pulur çağrısı yaptığını yada tınısı taşıdığı belirtirdi ve gerçekten de öyleydi. Olayları bir yerden alıp bir köşesine oturtmaya çalışırdı. Bunu yaparken de bazı olaylarda ısrarcı oluyordu. Bu kadar ısrarcı olması da işe yarıyordu. Örneğin bir Çivril devlet hastanesinin o dönem çok polimik yaşandı 75 yataklı mı 100 yataklı mı diye. Bunun o kadar ciddi bir şekilde mücadelesini yaptı ki, belki rahmetli sağ olsaydı da örnek kendi adının verdiği bir ünite, bir salon olsaydı da o günleri görseydi ve o emeği ile o adının taçlandırılmış olduğunu kendisi yaşasaydı diye düşünüyorum.
Onun dışında kitap yazmak zor bir zanaattır. Kadir Amcanın “Dostlar Meclisi” kitabını yazdığında ben kısmi editörlük yaptım. Sağ olsun bana itimat ederdi. Ben de babamların esnaflığı ile onların içinde büyüdüğüm için çok küçük yaştan beri gelen bir saygım vardı. Bu karşılıklı saygı sevgi içersinde beni çok kez yanına çağırırdı. Saylan diye ya da hocam diye çağırırdı. O gittiğim dönemlerde çok güzel şeyler öğrendim ondan. Mesela onun güzel bir sözü vardı. Ben ilk kez ondan duydum “Devenin silkintisi eşeğe yük olur” derdi. Bunu da şunla anlamlandırırdı; ÇEVAK’ın kolektif bir vakıf olabilmesi için mücadele etti. Bunun için herkesin üzerine düşen küçük yardımlarda bulunsa bu yardım havuzun büyüyeceğini ve Çivril bununla daha çok kişiye burs verecek. Sonuç itibariye Çivril bu çocuklara sahip çıkacak. Yine sonuçta Çivril kazanacak. Bunu örneklendirirken herkesin ekonomik durumu iyi değildir diye konuştuğumuzda o zaman bu sözü patlamıştı. Yani “Devenin silkintisi eşeğe yük olur”. Bir sürü zengin var onlar küçücük yardım yapsa bu bursu alan çocuklar için büyük anlam taşır dolayısıyla da bunu verenden bir şey eksik olmaz anlamında söylediği bir sözdü. Bunlar herkesin fedakârlık yaparak kullanabileceği, elini taşın altına koyabileceği konular değil. Kadir Amcamızda biz bunu gördük. Bunu görürken de hiçbir çıkar duygusu ile yapmadığını da biliyorum. Hatta kendisinin söylediği bir söz var. “Benim vergi ile bir işim yok. Dolayısıyla yapılanları ben vergiden falan düşmüyorum. Ben bunları yapıyorsam manevi anlamda ömrümün uzadığını düşünüyorum ve Allah bana ömür verdiği sürece ben bunları yapacağım.” bu kadar naif bir beklenti içinde bunları yapıyordu.
Peki, Bizler, Çivrilliler olarak, Çivril’in üst düzey yöneticileri olarak Kadir Amcaya vefa borcunu yerine getirdiğimizi düşünüyor musunuz?
Ben gördüklerimden yola çıkmam gerekir. Haber alır almaz cenazesine katıldık ve kendi yaptırdığı camiden cenazesi kaldırıldı. Şimdi Kadir Amca çocukların Kadir dedesi idi. Kadir Amca Denizli sınırları içinde Devlet üstün hizmet madalyasına sahip olan ilk kişiydi. Bu pencereden baktığımızda bırakın devleti, Çivril de yaşayan kişiler diyeceğim orada benim aklımda gönlümden geçen cıvıl cıvıl çocuk sesi olmalıydı. Onun tabutunun çevresi öğrencilerle dolu olmalıydı. O öğrencilerinin elinde çiçek olmalıydı ve Kadir Amcalarının tabutunun üstü çiçeklerle donatılmalıydı. Ben okullarından bir tek öğrencisinin geldiğini görmedim. Onun dışında, onun yaptırdığı okulların idarecilerinden, öğretmenlerinden tek tük gördüğüm oldu ama benim görmek istediğim olmadı. Kadir Amcaya topyekûn sahip çıkıldığını ben görmedim. Çivril halkını da bu anlamda ketum gördüm. Sağ olsun İstanbul’dan gelenler vardı. Onları bir kenara koyarsak maksadını aşmasın ama benim içime oturmuş bir şeydi, sanki Kadir Amcanın bulunduğu camii cemaatinden bir kişi ölmüşte onun cenazesi kalkınıyormuş gibi bir hava vardı. Ama Kadir Kameroğlu bunu hak etmiyordu. Rahmetli İsmail Amca ikisi de mezarlarında rahat uyusunlar. Çivril’de okullaşma adına çoban ateşi yakan ilk kişidir. İsmail Özcan İlkokulunu, Emine Özcan Anadolu lisesini yaptırması ilk kıvılcımdı. Ama bu kıvılcımın harlanıp sürekli sönmeyen bir eğitim meşalesine dönüşmesini sağlayan da Kadir Amcamızdır. Rahmetlinin bu konuda hiç hakkını yememek lazım. Kadir amca tatlı sert üslubuyla gerekirse kendi tabiriyle “yap len şuraya bir okul” diyerek sözünün, nazının geçeceği kişileri devreye sokup bu eğitim kervanının bu güne kadar kesintisiz yürümesine vesile oldu. Sadece bununla kalmadı ki yaptırdığı ibadethanelerden, camilerden, sağlık ocağından tutunda diğer okulların yapımına katkı koyma anlamında tutun da birçok şeye damgasını vurdu ki.
Şimdi Çivril bir tarım kenti, Çivril bir kısmi yerel anlamda da olsa ticaret kenti, Çivril bir eğitim kenti. Neden bunu söylüyorum? Üniversitenin de yapılmasıyla birlikte Atasay abinin de katkılarıyla birlikte ve diğer zengin işadamlarımızın yaptığı katkıyla birlikte şuan Çivril de altı kişiden biri öğrenci bu çok önemli bir şey. Yine Kadir Amcamınız sözünden gidelim; “Çivril’e eğitim için gidilir” diye bir ifadesi vardır. Çivril’de ortalama okullarda 20-25 kişilik bir mevcut varsa bunu okullaşmaya borçluyuz.
Marifet iltifata tabidir derler ya biz bu iltifatı Kadir Amcaya çok gördük. Her insanın zaafı vardır. Kadir amca da marifetinin taktir edilmesini isteyen bir kişiydi. Yani ona teşekkür edilmesini bekleyen birisiydi. Biz bunu ona çok gördüğümüzü düşünüyorum. Biz sağlığında ona gerekli değeri veremedik, gerekli saygıyı gösteremediğimizi düşünüyorum. Bundan da ders alırız, kalanlarla ders alırız.
Sağlığında gerekli değeri ve saygıyı veremedik diyorsunuz. Peki, biz ölümünden sonra gereken değeri verebildik mi?
Bu zor bir soru. Ben değerini anlayabildiğimizi sanmıyorum. Ama bunun için telafi edebilecek açık bir kapımız var. Örneğin şimdi inşaatı yarım bekleyen bir Sağlık Meslek Lisesi var, ikincisi Kadir Amcanın sağlığında bugünkü hastane bahçesine yapılmış bir Kadir Kameroğlu Sağlık Meslek Lisesi lisesi vardı. O yıkıldı biliyorsunuz. Tabiri yerindeyse tedavülden kalktı. Hem onu telafi etmek adına hem de sağlıkla ilişkilendirmek adına mesela Sağlık Meslek Lisesine Kadir Amcamızın adı verilebilirdi. Eğer hastane Şehidimizin adı verilmemiş olsaydı Kadir Amcamızın ismi gene Devlet Hastanesine verilebilirdi. Ya da dişle ilgili bir bölüm var. Diş Hastanesine böyle bir isimlendirme yapılabilir. Kadir Amcamızı en azından manen ruhunu şad etmek adına böyle bir güzellik yapılabilir diye düşünüyorum.
Yani Çivril’de birçok yerde Kameroğlu soyismini görüyoruz. Kendi yaptırdıkları haricinde bu kadar Çivril’e önem verdiği için isminin verildiği hiçbir yapı yok galiba değil mi?
Hayır yok. Devletin yaptırdığı bir kurumun üzerinde onun adını yaşatmak için örnek olarak mesela Çivril Kadir Kameroğlu Etnografya Müzesi gibi bir şey olabilir. Eğer böyle bir şey yapabilecek olursak bundan sonra da ekonomik durumu iyi olan dolayısıyla duyarlı olan başka zengin sosyal duyarlılığı olan bir sürü iş adamlarımız var. Onlara karşı da bir adım atmış oluruz. Çivril olarak, Bürokrasi olarak, devlet olarak. Dolayısıyla onların katkılarının sürekliliğini sağlamış oluruz. Bu okullar sadece yaptırmakla kalınmıyor. Bunları yürütmek devam ettirmekte gene o kişilerin arkada kalan çocuklarının, torunlarının katkısıyla oluyor. Örneğin İsmail Özcan vefat etti Emine Özcan Anadolu Lisesindeki bu sirkülasyonu devan ettirmek için çocukları halen bizim okulun ihtiyaçlarını görme anlamında ya da sahiplenme anlamında çok katkılarını görüyoruz. Sonuç itibariyle Alaeddin abi olsun, diğer evlatları olsun halen daha bu Kadir Kameroğlu eğitim meşalesinin yanık tutulması için elinden geleni yapıyorlar. Şimdi böyle bir durum varken bunu köreltmenin, bu ışığın voltajının düşürmenin bir anlamı yok. Daha artırmak için ne gerekiyorsa onu yaptırmak lazım. Eğer bu yapılırsa Çivrilli de kazanır, eğitim camiası da kazanır ve Çivril insanı da kadirşinaslığını bir şekilde ortaya koyar, koyması gerekir diye düşünüyorum. 1923 sonrası da Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte bizim insanımız kadirşinaslığını pek çok yerde gösterdi zaten. Yani, imece usulüyle, Cumhuriyet sonrası okul yapmak. Örneğin o günkü adıyla 30 Ağustos İlkmektebi yapımını halk üstlendi. Dolayısıyla bizim halkımızın gelenek yapısında bu vardır. Sahiplenme, ortaya bir şey koyma kolektif olarak çalışma vardır. Bu özü harekete geçirecek güç lazım. O gücü Kadir Amca çok iyi tespit etti ve bunu sürekli diri tuttu. Şuan öyle bir lokomotife ihtiyaç var diye düşünüyorum. Sonuç itibariyle bunun bir şekilde telafi edilmesi lazım.
Son olarak Kadir Amcanın hiç kimsenin bilmediği farklı yönleri var mıydı?
Kadir Amcanın sohbet sırasında anlattığı özel şeyler vardı. bu konulara burada girmek istemem. Yani onun ifadesiyle zamanın berinde bir kıza aşık olduğunu bana anlattı. Çok mutlu olduğunu yani Kadir amcamız da her delikanlı gibi, genç gibi o yaşadığı dönemlerde o sevme, sevilme, ait olma duygularını yaşayan bir kişi olduğunu ve bunları anlatırken de gözlerinin içinin pırıl pırıl güldüğünü o yaşına rağmen güldüğünü gördüm.
Benim içimde uhde kalan bir şey var. Kadir Amcanın ölümünden önce Çivril’e en son geldiğinde böyle bir sonbahar günüydü. Kadir amca dostlar meclisinin önünden geçerken beni çağırdı. Yanımda eşim de vardı ve bir yere uğramamız gerekiyordu. Kadir Amca bir yer uğrayacağım hemen dönüşte geleyim dedim. Dönüşte uğradığımda Kadir Amca kapatmış ve son görüşüm o oldu. Kadir Amcayı bir daha görmedim o süreçte hastalandı, telefonla görüştüm ama yüz yüze görüşeme şansım olmadı. O kalp ameliyatında Amerika’ya gittiğinde bile görüştüm ama bu benim içimde kaldı. Keşke gidip elini öpseydim, helalleşseydim diye düşündüm. O benim içimde uhde kaldı. Kabri cennet olsun. Yaptıklarıyla da yaşayacaktır diye düşünüyorum.