Geçtiğimiz günlerde Uşak Milletvekilinin Çivril’in Uşak’a bağlanması ile ilgili TBMM’de yaptığı konuşma büyük tartışma yarattı.

Çivril yerel basınında da geniş yer bulan Çivril’in Uşak’a bağlanma isteği Tarih Araştırmacısı Münir Sayhan’ın da dikkatini çekmeyi başardı.

ÇİVRİL UŞAK’A BAĞLAN-MA!

“Çivril, Uşak’a bağlanmalı mı bağlanmamalı mı?” Çivril’in Uşak’a bağlanmasının avantajları ve dezavantajları nelerdir ve daha bir çok merak edilen sorunun cevabını Coğrafya öğretmeni ve aynı zamanda yerel tarih araştırmacısı Münir Sayhan’dan aldık.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Emine Özcan Anadolu Lisesi Coğrafya öğretmeniyim İsmim Münir Sayhan. Coğrafyacıyım ama yerel tarihe de ilgim var dolayısıyla arada bir yazıyorum, bir şekilde bilgilerimi okurla paylaşmak istiyorum.

Çivril’in tarihi hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Çivril’in tarihinden çok iladari tarihinden bahsetmeliyim. Çivril olarak en eski tarihi belgelere baktığımızda Miryokefalon Savaşı sonrası Bizans Kralı Manüel’in Alman Kralı II. Henry’e bir mektup var. Orada Çivril’in adı geçiyor. Belki daha öncesinde de rastlama şansı vardır. Çivril de yerleşme kurulduktan sonra, önce köy, daha sonra nahiye olarak adlandırdığımız ardından kaza, ilçe haline getirilmesi ve önce Afyon’a, sonra Denizli’ye bağlanması sürecinden bahsetmemiz gerekirse, 1892 yılına kadar Çivril sekiz mahallesi olan bir köy olarak gözüküyor. 1892 de Işıklı da olan bucak merkezinin Çivril’e taşınması söz konusu. Bu yıl aynı zamanda Çivril’e demiryolunun getirildiği tarih. Bu süre içersinde Hem Demir yolunun buraya bağlanması buranın kısa süre içerisinde büyümesi, gelişmesi anlamına geliyor. 2 Haziran 1914 yılına gelindiğinde Çivril Afyona bağlı bir kaza geline getirtiliyor. Daha sonra biliyorsunuz düşman işgali, bu topraklar Yunanlılar tarafından işgal edildi. Akabinde Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte 15 Nisan 1925 tarihinde Denizli’ye bağlandı. İdari anlamda süreç bu.

Şimdi durup dururken yönünü batıya dönmüş olan bir Çivril. Dolayısıyla coğrafi anlamda da düşündüğünüzde Çivril Büyük Menderes nehri havzasının en sonunda, kuzey doğusunda bulunan bir yerleşke. Hem yüzey şekilleri anlamında, hem su toplama havzası anlamında düşündüğünüz de Büyük Menderes havzasının bir parçası, o çanağın içerisinde ki bir yer. Peki, bununla idari yönetimin ne alakası var diyecek olursanız. Hemen onu da bağlayalım. Tarihte ki bütün ticari yollar ana yollar, karayolları anlamında söylüyorum. Havzanın içerisinden geçen akarsu yollarını takip eder. Dolayısıyla Büyük Menderes nehri yatağı boyunca bizim buralardan başlayıp hiçbir engelle karşılaşmadan İzmir’e kadar giden hem karayolundan hem demiryolundan söz edebiliriz. Peki, karayolu, demiryolu ne anlama gelir? Karayolu, demiryolu bir yerin hinterlantı yani art bölgesi ne kadar geniş ya da dar olduğu anlamına gelir. Bizim yerin kuzeyi dolayısıyla Uşak tarafına bakan kısmı zaten sınırlandırılmış. Orada doğal bir engel var. Bizim hinterlantımız kuzeyden kapalı ama batıdan İzmir’e kadar açık. Sonuç itibariyle bunu düşünen o dönem yol yapımcıları da 1892 yılında Dinar’a kadar gelen demiryolunun bir ara hatla Çivril’e bağlama ihtiyacı duymuşlar. Sonuç itibariyle Çivril bu demiryolu ile batıya bağlanma pozisyonu ortaya çıkmış. Bu açıdan baktığımızda Çivril, tarihi gelişim dönemlerinde de yönünü hep batıya doğru dönmüştür. Hatta biraz daha geriye gitmemiz gerekirse biliyorsunuz 4. yy’da, Orta Asya’da yaklaşık 1600 yıl öce kavimler göçü başlamış, bu göçün %99’luk kısmı hep batıya olmuştur. O açıdan da baktığımızda Çivril’in bu genel perspektiften bakarak da geriye dönmesiyle, dolayısıyla Uşak’a bağlanması gibi ortaya çıkacak sonucun pek hoş olmadığını, mantıksal bir zeminin olmadığını görüyoruz. Ticari anlamda böyle. İdari anlamda bakıldığında günümüzde Çivril’de her valilik makamında ya da valiliğe bağlı kurumlara günde üç beş kişi gitmiyordur diye düşünüyorum. Bunu da şu maksatla söylüyorum. İlçelerde pasaportta verilebiliyor artık. E-devletten her şeye sahip olabileceğimiz gibi. Öbür taraftan fiilen hadi büyükşehre, valiliğe gidelim de şu işi görelim işi mevcut değil.

Peki, Uşak’a bağlanmanın hiç mi avantajı yok? Denizli 96 km iken Uşak 60 km.

Eğitim yönünden bakılırsa. Pamukkale Üniversitesinin buradaki Yüksekokullarında hocaların gelmesi sıkıntı oluyor. Dolayısıyla Denizli’nin en uzak ilçesi olduğumuz içinde gelip gitmemiz zor oluyor deniliyor. Sonuç itibariyle istenilen gelişmeyi Çivril’de Pamukkale Üniversitesine bağlı olarak sağlayamıyoruz gibi çeşitli düşünceler var. Bununla ilgili bildiğim kadarıyla (teyit edip bakılması da gerekebilir) Üniversiteye bağlı ilerleme, gelişme kaydedilmek isteniyorsa Çivril’deki Pamukkale Üniversitesine bağlı bölümlerin bulunduğu Yüksekokul ve Fakültenin mutlaka il içinde bulunan üniversiteye bağlı olma zorunluluğu yok. Bunu şuradan da örneklendirebiliriz. Örneğin; Dazkırı MYO -ki biliyorsunuz Dazkırı Afyon’a bağlı bir ilçe- önceden Kocatepe Üniversitesine bağlı iken daha sonra Süleyman Demirel Üniversitesi ile bir protokol yapılıp bunu Süleyman Demirel Üniversitesine bağlı bir Yüksek okula dönüştürdüler. Yalnız bu durum teyit edilmesi gereken bir bilgi. Sonuç olarak da bunu avantaj olarak gösteriyorlarsa tamam biz idari anlamda Denizli’ye bağlıyız. Yüksekokul, Üniversite olarak Uşak Üniversitesine bağlanabiliriz. Bu akademisyenlerin bileceği bir iş. Bizi doğrudan doğruya ilgilendiren bir konu değil. Eğer bu avantaj sağlayacaksa Pamukkale Üniversitesi ile Uşak Üniversitesinin arasında yapacağı protokole bağlı.

Ama şöyle de bir durum var. Bugüne kadar Uşak Üniversitesi daha düne kadar Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlı bir bölümdü. Sanıyorum 11 yıl önce Uşak Üniversitesi adıyla bağımsız bir üniversite oldu. Öğrenci sayısına bakılırsa 15-20 bini geçmez. Ama Pamukkale Üniversitesinin geçmişine bakarsak 30-35 yıllık bir geçmişi var sanıyorum. Eğitim- öğretim olarak öğrenci kapasitesine bakarsak çok ciddi bir öğrenci kapasitesi var. Yönümüzün Pamukkale ye doğru dönmesinde yarar var. Şu insanlara sıcak geliyor. Kimsenin başına gelmesin de ya bir hastamız olduğunda Denizli 96 km oraya gidene kadar hemen şurada Uşak Özel hastaneleri var. Devlet hastanesi de var 60 km sonra varabiliyoruz. Bunun idari anlamda Uşak’a bağlanmamızın bir anlamı yok ki biz yine o hizmetlerden faydalanmak için oraya gideceğiz. Öbür taraftan baktığımızda Karahallı Uşak’a bağlı ama Karahallı’nın hastası Çivril Devlet Hastanesini kullanıyor. Onun dışında Bekilli, Çal, Sivaslı buraya geliyor, dolayısıyla hastasını burada tedavi ettiriyor. Sonuçta bu Afganistan Türkiye meselesi değil ki idari anlamda. Sadece siyasi anlamda bir sınır söz konusu. Ne maksatla bunu ortaya attılar bilmiyorum ama bu Çivril’e bir şey kazandırmaz. Tersinden okuyalım. Çivril’in Uşak’a bağlanması Uşak’a çok şey kazandırır. Neden? Çivril tek başına 60 bin nüfuslu, mahalleleriyle birlikte. Uşak’ın en büyük ilçesi olabilecek durumda. Sonuç olarak Çivril Uşak’a çok şey katabilir. Ama Uşak’ın Çivril’e çok bir şey katacağını sanmıyorum.

Çivril Uşak’a çok şey katabilir dediniz ama Denizli bizi gözden çıkarabilir mi?

Denizli’nin bize şaşı baktığını söylerdi rahmetli Kadir Kameroğlu. Bunu da gözden uzak olanın gönülden de uzak olduğunu söyleyerek pekiştirirdi. Bu konuda biz haklıyız. Her türlü yükü çekiyoruz. Denizli’nin vergi anlamında, diğer ödemeleri anlamında. Milli geliri de çok iyi olan bir ilçeyiz. Daha evvel okuduğum bir ekonomi dergisinden hatırladığım kadarıyla Çivril’de kişi başına 15 bin dolar düştüğü. İlçeler bazında da Denizli yıllık ekonomi havuzuna giren paralar olarak düşünüldüğünde de, merkez ilçeler hariç Çivril’in birinci olduğunu biliyorum. Denizli de altın yumurtlayan tavuğu kesmek istemez diye düşünüyorum. Biz oraya bir veriyorsak, oradan da bize bir dönmese bile en azından 0,75’in dönmesini istiyoruz. Ama bu olmuyor. Bu olması için illa idari anlamda değişikliğin olması gerekmez. Yani Uşak’ın büyümesi için Çivril’in oraya bağlanması gerekmez. Yada Denizli’nin diğer yerlerinin oraya bağlanması gerekmez. Çivril’in de büyümesi ve gelişmesi için Uşak’a bağlanması gerekmez. Tersinden düşünürsek. O zaman ne gerekiyor? Sezar’ın hakkını Sezar’a versinler. Biz yıllardan beri Osmanlı döneminden beri özellikle son dönemlerine baktığınız zaman Çivril’in İstanbul’a padişahın ailesi olarak seçtiği Ayan ailesinin hiç vukuatsız bir şekilde askere gönderdiği, vergisini ödediği, -o dönem at önemli- kaç adet at isteniyorsa sorunsuz şekilde oraya gönderdiğini ve merkez otoriteye isyan gibi bir şeyin olmadığın biz görüyoruz. Dolayısıyla merkez otoriteye sıkıntı yaratmayan bir ilçeyiz. Bunun günümüzdeki Cumhuriyet sisteminde en büyük temsilcisi valiliktir. Bu anlamda bugüne kadar hiçbir sıkıntımız yok. Askere gidilmiş, vergimiz ödenmiş. Onun dışında ne gerekiyorsa yapılmış vatandaş olarak. O zaman biz yerimizden memnunuz. Ama bu memnuniyetimiz Denizli merkezin bize şaşı bakmaya devam etmesi anlamına gelmesin. Kimliği ortaya konulabilir. Tarihi belgelere bakıldığında Denizli’de yerleşme Çivril’den Beyce sultandan başlıyor.

Biz yönümüzü medeniyete, uygarlığa döndük. Sakın yanlış anlaşılmasın Uşak medeni değildir falan diye algılanmasın. Uşak’a kim bağlanırsa bağlansın. Çivril Denizli’ye bağlıdır. 20 bizim sevdamızdır.