Türkiye'nin uzaya gönderdiği ilk vatandaşı Gökmen Yarbay Alper Gezeravcı, Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan canlı bağlantıyla Türkiye Uzay Ajansı'nda bulunan basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Gezeravcı, yaşadığı gururu tarif etmenin zor olduğunu belirtirken, "Uzayı, uzayda kalıcı insan varlığının simgesi olmuş bu istasyonu tarif edebilirim; ama yaşadığım gururu tarif etmek çok zor. Bizlere bu onur ve gururu yaşatan, Türk milletine ve iradesi ve kararlılığı ile buraya adım atan devletimize uzay kadar sonsuz müteşekkirim" dedi. Gezeravcı, görevinin ötesinde Türk bayrağının asılı olduğu istasyondan geçerken hissettiği mutluluğu ve gururu vurgulayarak, gelecek nesillere ilham olmayı amaçladığını ifade etti. Türk milletinin ve devletinin desteğini önemseyen Gezeravcı, uzayda Türk varlığını simgeliyor olmanın kendisi için büyük bir onur olduğunu belirtti.
“Havacılık Eğitim Ve Tecrübelerim, Bu Eğitim Süreçlerini Çok Rahat Geçirmeme Vesile Oldu”
Uluslararası Uzay İstasyonu’na ulaşmadan önce havacılık eğitim ve tecrübelerinin yanı sıra görevin, fizyolojik gerekliliklerini karşılamaya yönelik alçak basınç çemberi ve santrifüj eğitimleri aldıklarına değinen Gezeravcı, “Bu eğitimlerde, bir uzay aracının fırlatma ve yörüngede seyir şartlarında ani ivmelenmelerini çok kısa sürede yaşamanın insan vücudundaki etkilerinin ne olduğu ve bu maruz kalınan etkilere karşı nasıl mukavemet gösterileceği konusunda eğitim verildi. Vücudumuz yerçekimi kuvvetine maruz kalırken, görevlerimizi yerine getirebilmek için gerekli bedensel yeteneklerimizi geliştirdik. Geçmiş havacılık eğitim ve tecrübelerim, bu eğitim süreçlerini çok rahat geçirmeme vesile oldu. Ardından, fırlatmanın gerçekleştirileceği Falcon-9 roketi ve Dragon uzay aracının normal operasyonuna ve her ihtimale karşı acil durum senaryolarına yönelik eğitimleri aldık. Sonrasında ise, uzay istasyonunun normal operasyonu ve acil durum prosedürlerini öğrendik. Ardından, kendi görevimize özgü ve gerçekleştireceğimiz bilimsel deneylerin teorik ve sonrasında uygulamalı eğitimlerini, Türk bilim adamlarımızın da katkılarıyla, tamamladık. Son olarak ise, görevin sonunda dünyaya dönüş sürecinde karşılaşabileceğimiz, suya iniş sonrası acil durum senaryoları için hayatta kalma eğitimleri aldık. Uzay ortamını, dünyadakinden ayıran en önemli fark yerçekimi ve hissettiğimiz etkilerin bir çoğu buna bağlı. Örneğin, burada, normalde, tüm vücuduma dağılması gereken sıvılar, yer çekimi olmadığı için üst kısımlarda birikiyor. Yüz çehrem bu nedenle dünyada olduğundan daha şişkin görünüyor. Yerçekimi olmadığı için, normalde vücut ağırlığımı taşıyan iskelet ve kas sistemim, burada aynı yükü hissetmiyor. Bu da kemik yoğunluğumun ve kas kütlemin burada zaman içinde azalmasına neden oluyor. Bundan dolayı, görevimizin planlı takvimi dahilinde, yerdeki eğitim sürecinde pratik ettiğimiz şekilde, bu etkiyi azaltmak için özel egzersiz programlarımızı uyguluyoruz. Ben şu an için bunu fazla hissetmesem de uzun süreli uzay görevlerinde bu durum çok daha fazla hissediliyor ve önemli hale geliyor. Ayrıca, yine vücut sıvılarındaki basıncın değişimi nedeniyle bazı görme sorunları ve bağışıklık sistemi zayıflıkları oluşabiliyor. Çok şükür, şu ana kadar ben böyle bir problem yaşamadım. Hem Türk hem de yabancı bilim insanları tarafından, uzayda yaşamanın vücut üzerindeki etkilerini anlamak ve bunlara karşı önlemler geliştirmek için sürekli araştırmalar yürütülüyor. Hatta, ben de bu konuda Türk Bilim insanlarının çalışmalarına katkıda bulunmak için burada bazı çalışmalar yürütüyor ve veriler topluyorum” şeklinde konuştu.
Günlük faaliyetlerini anlatan Gezeravcı, “Her gün sabah, günlük faaliyetlerimin başlangıcından yaklaşık 2 saat önce uyanıyorum. Kahvaltımı yapıp, günlük planlama toplantısı başlamadan, brifing içeriklerini ve günlük görev dosyalarını inceleyerek toplantıya hazırlık yapıyorum. Günlük işlerime, görev kontrol merkezi ile planlama toplantısı yaparak başlıyorum. Bu toplantıda, faaliyetlerimizin, istasyondaki diğer faaliyetlerle koordine olabilmesi için tüm günü gözden geçiriyoruz. Toplantının hemen ardından, direkt planlı görevlerimizin icrasına başlıyorum. Her biri farklı uzunluk ve içerikte günlük ortalama 12 ile 15 civarında farklı görev gerçekleştiriyorum. Bu görevlerin içerisinde ülkemizden buraya getirdiğimiz bilimsel deneyler başta olmak üzere dünya üzerinde belirlediğimiz gözlem noktalarının takibi, istasyon içerisinde bana tanımlanmış sorumlulukların yerine getirilmesi, sizlerle yaptığımız bağlantılar gibi farklı yayın bağlantılarının gerçekleştirilmesi, sağlık testlerimizin gerçekleştirilmesi, medikal numunelerin alınması vb. gerçekten aşırı dikkat ve enerji isteyen, yorucu görevler olmasına rağmen, son derece keyifli. Biliyorsunuz burada geçireceğim zaman kısıtlı ve bu kısıtlı zamanda, Türk bilim insanları adına gerçekleştirmem gereken birçok bilimsel deney ve çalışma var. Dolayısıyla, zamanımı çok iyi kullanmak ve planlı tüm faaliyetleri, aylardır hazırlandığımız şekilde eksiksiz tamamlamak zorundayım. Günün sonundaki dinlenme zamanıma kadar, bu planlı faaliyetler aralıksız şekilde devam ediyor. Görevlerin tamamlanmasının ardından, ertesi gün için kendimi hazırlamak üzere dinlenmeye geçiyorum.”