Meryem ve Ramazan Altındağ çiftinin birbirlerine bakışlarındaki tebessümleri gözlerinden, yaşadıkları zorluklar ise ellerindeki çatlaklardan okunuyor.
Kaç yaşında olduğunu bilmeyen Meryem Teyze; ” Yaşım kaç bilmiyorum ama çok. Amcanla ikimiz yaşıtmışız. Amcanın da hayrı yok benim de hayrım yok. Ben ne zaman evlendiğimi ne bilirim kızım. Bir evlendiğimi bilirim. Ama buraya gelirken bir kar vardı bir kar vardı. Hacıkadirlerden bu köye gelin geldim. Gelin geldiğimden beri bu köyde yaşıyorum. Kışın dört ay Aktaş’a gidiyoruz orda kalıyoruz. Geri kalan zamanda mal için buraya geliyoruz.”diyor.
Yeni doğan buzağısının ölümünün acısını bizimle paylaşan Meryem Teyzenin üzüntüsü gözlerine yansıyor.
“İkisi Denizli’de, biri Emirhisar’da bir taaa Ödemiş’te” dediği dört tane çocuğu var Meryem teyzenin onların özlemleri ile içleri yanarken “Ah keşke çektiklerinizi internete koysanız da onlarda izlese, özlemişlerdir.” diyor.
Yedi tane torunu olan Meryem teyze Hacıkadirlerden gelin gelmiş Kavakalanı’na malları dağlarda otlatmak için yazın terk edilmiş eski Kavakalanı’nın da yaşıyor kışları ise aşağıda kurulan yeni yerleşim yerine göç ediyorlar.
Evlilikte koca bir ömrü geride bırakan Meryem teyze ve Ramazan amca hiç kavga etmemişler bu güne kadar. ” Amcanla hiç kavga falan etmeyiz, anlaşıp dururuz bakalım. Çocuklarımı dağlara seyide seyide büyüttüm. Büyüttüm çamlara çıka çıka. Kollarım kırıldı, bacaklarım kırıldı onları büyüteceğim diye. Evveli yoksulluk vardı şimdiki gibi değildi. Evveli motor falan da yoktu. Eşek ile oduna gide gide… Şimdi kesim motoru var, taksi var, şimdi her şey var. Odunları sırtımda, eşek ile taşıdım. Ondan gocadım kızım. Kendimi çok dağa taşa çarptım. Geçen ameliyat oldum çığra çığra. Bel fıtığından. Gitmediğim doktor kalmadı. Teyzem şimdi evlenenlere ben bir kızıyorum. En iyisi evlendirmeyin diyorum. Kızın varsa satmayacaksın, oğlun varsa evlendirmeyeceksin. Evlilik oyuncak gibi bir şey oldu. Bir duyuyorsun filancanın düğünü var. On beş yirmi gün sonra sor gitmiş diyorlar. Kadın teyzem şimdikiler sabır etmiyorlar. Amcayı sevmesen ben de giderdim.” diyor ve gülüyor Meryem Teyze. Gülünce yüzünde güller açıyor sanki. Yılların eskitemediği yok edemediği sevgi yüzünde o güzel yüreğinde saklı Meryem teyzenin.
Bugüne kadar daha hiç televizyon açmadığını söyleyen Meryem Teyze; “Akşam olunca malı koyuyoruz. Yemeğimizi yedikten sonra yatsı namazı okunmuştur diyorum. Damın başına çıkıyorum. Ezanı duyuyorum, namazımı kıldıktan sonra yatıyorum. Sabah alacakaranlık kaç olduğunu bilmem kalkıyorum. Gün doğuncaya kadar ne işler bitiriyorum. Gün doğana kadar iş mi durdururum ben. Allah kabul etsin sabah namazını kılarım. Adamın çayını koyuveririm, yemeğini veriri ondan sonra aşağıya inerim. Malın başına geçerim. İşler biter ardından gün biter.” diyor.
Çocukluğunun geçtiği evde üçüncü nesil olarak yaşadığını söyleyen Meryem Teyzenin eşi Ramazan amca; “ Ben 75 yaşındayım. Bu köyde kimse yok biz buraya hayvan gütmek için geliyoz. Çocukluğumun geçtiği evde üçüncü nesil olarak devam ediyorum. 15 sığırım 30 koyun 20 keçim var. Hatta bunların yarısını hastalıktan öldürdüm. Daha bunlar gözüme az geliyor.” Dedi.
Evliliklerde o eski saygıların olmadığını ifade eden Ramazan Amca; “Teyzenle evlendiğimde o zamanlar şimdiki gibi bol araba yoktu. Biraz inanılmaz gibi gelecek ama İlk jip arabayla teyzen buraya gelin geldi. Babamın da o zaman hali vakti yerindeydi. Teyzeni seviyorum. Hem işimizden ayrılmıyoruz hem de beraber yapıyoruz. Kaç yıllık evli olduğumuzu bilmiyorum. Belki 50 belki 60 yıl ama o bizim kültürümüzden dolayı saygıdan dolayı bu zamana kadar kavgasız gürültüsüz geldik. Biz böyle yetiştik, yetiştirdik, meyvesini de aldık, almaya da devam ediyoruz.
Ben gençlere şunu söylemek istiyorum. Bizim zamanımızda insanların birbirine bir saygısı vardı. Yani itimat ediyorlardı. Onlar şimdi kalktı. İki genç anlaşarak evleniyor. Bir bakmışın ki ayrılmışlar. Kızlar saygıyla verilip, alınıyordu. O eski saygılar artık yok.” dedi.
İnsan yüzüne hasret kalmışçasına sım sıkı sarılıyorlar yayın ekibimize geldiğiniz için sağolun diyorlar. Kasım ayının ortalarına kadar burada kalmaya devam edeceklerini söylüyorlar ve o zamana kadar tekrar gideceğimiz sözünü bizden aldıktan sonra el sallayarak bizleri uğurluyorlar.