Allah’ın hayatı yaratıp bizleri de hayat sahibi yapması büyük bir lütuftur, ikramdır, nimettir. Evet, nimetler içinde en büyük nimet hayat sahibi olmamızdır. Tabi ki böylesine büyük lütuf ve nimetin de elbet bir sorumluluğu olacaktır. Bu mes’uliyetlerimizin başında imtihanlarımız gelmektedir.
İmtihan, sadece bela ve musibetlere sabretmek demek değildir. En büyük imtihanımız Allah’a iman etmemiz ve o iman üzere yaşamamızdır. Her şart altında, imanımızı koruyup imanımızın gereği olan ibadetlerimizi, Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmemiz en büyük imtihanımızdır. Bu dünya hayatımızdaki imtihanımızı kazanmanın en güzel yolu, yaratılış gayemize göre kulluk etmekle olur. ‘Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk(ibadet) etsinler diye yarattım.’ Ayetinde Allah’ın açıkladığı üzere yaratılış gayemiz kulluktur. Kulluk da önce aciz bir varlık olarak yaratılmışlığın şuuruyla, hayatı ibadet bilinciyle yaşayıp tüm günahlardan uzaklaşarak yaşamaktır.
Madem Cenab-ı Allah bize büyük bir nimet olarak hayatı verdi. Bu hayatı da kendisine iman ve ibadet etmemiz için bir imtihan vesilesi kıldı. Öyleyse tüm hayatımızı yani her anımızı, aldığımız nefesten, yatmak, gezmek gibi gündelik basit hareket ve işlerimize, geçimimiz için çalışmalarımıza varıncaya kadar her halimizi ibadete çevirip bu imtihanımızı kazanmaya ne dersiniz? Haydi! Bu sınavı hayatımızı ibadet bilinciyle kazanmaya var mısınız?
Madem hayatımızın gayesi ve yaratılış amacımız olan hayatı ibadet şuuru ile yaşamaya varsınız. Şu dünya hayatı imtihanlarını hep beraber kazanmaya evet diyorsunuz. Öyleyse önce kendimizden başlayarak ailemizde, iş yerimizde ve toplumumuza bu bilinci kazandıralım.
Hayatımızı ibadet bilinciyle yaşamayı kazanmanın yollarından en başında samimi, ihlaslı bir niyet gelmektedir. Peygamberimiz “Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah’a ve Resul’üne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah’a ve Resul’üne hicret sevabıdır.” hadis-i şerifinde buyurduğu üzere hangi işimiz olursa olsun tüm işlerimizi Allah rızasını kazanmak için yaparsak yaşantımızın her anını ibadete çevirmiş oluruz. “Allah’a O’nu görüyormuşçasına ibadet etmendir. Zira sen O’nu görmesen de O seni görüyor.” hadis-i şerifinde anlatıldığı gibi Hangi halde ve nerede olursak olalım Allah’ın daima bizi gözettiğini iliklerimize kadar hissettiğimiz bir hal üzere yaşarsak ve tüm iş ve hareketlerimizi o ahenk ve bilinç içinde yaptığımızda hayatımızın her anını ibadete çevirmiş oluruz.
Su içmemiz, yatıp uyumamız, ailemiz için çalışmamız, çarşı-pazarda dolaşmamız gibi basit gündelik işlerimizin ibadete dönüşmesi için, ilk önce Allah’ın bize emrettiği farzları işleyip günahlardan da kaçınmalıyız. Sonra, Allah’ın bizi her an gözettiği inancıyla halis bir niyetle O’nun rızasını kazanmak umuduyla hayatımızı helal daire çizgisi içinde yaşar hale getirirsek her anımız ibadete çevirilmiş olur. Böylece hayatımızı ibadet bilinciyle yaşamış oluruz.