Hacı Ali’nin kahvesine gelen kitap yazan adamı masamıza davet eden Emin, beni de tanıştırdı. Dedi ki: “Mehmet ağabey, dayım da sizin gibi kitap yazıyor.” Çok memnun olduğunu söyleyen Haydanlı Yazar Mehmet Uyar ile sohbete başladık. Ben o güne kadar tanımıyordum. Kendisi senarist ve yazar imiş. Yanımda bulunan ikinci kitap Kazan Ağlar’ı hediye ettim.

Kısa bir yazı idi. “Haydanlı Cemaatı ve diğer adı ile Haydanlı Aşireti var” diyordu. O yazıyı okuyuncaya kadar Haydanlı Aşireti ve Haydan Köyleri hakkında bir bilgim yoktu. Sanıyordum ki; Haydan babamın, atalarımın köyü. Tüm bilgim bu kadardı.
2001 yılında basılan Haydanlı, babama olan sevgimden, saygımdan idi. Yoksa Haydan ve Haydanlı Aşireti hakkında bilgi sahibi olduğumdan değil.
O günden sonra bazı insanlar bana, Haydanlı demeye başladılar.
Nasreddin Hoca araştırmalarımdan Ekin Gazetesi köşe verdi ve ben 2002 yılında “Nasreddin Hoca ve Biz” adlı köşemde yazmaya başladım.
2004 yılında ikinci kitabım Kazan Ağlar basıldı. Artık ben kazanı ağlatan Haydanlı Yazar olmuştum. 2004 yılı Aralık olabilir, Haydan’da babamın Emine halasının torunu kuzenim Hacı Ali’nin kahvesinde yeğenim Emin ile oturmuş çay içmekteyim. O ara Emin karşıdan gelen birini gösterdi dedi ki, “Dayı, bu gelen Mehmet ağabey de senin gibi kitap yazıyor.”


Hacı Ali’nin kahvesine gelen kitap yazan adamı masamıza davet eden Emin, beni de tanıştırdı. Dedi ki: “Mehmet ağabey, dayım da sizin gibi kitap yazıyor.” Çok memnun olduğunu söyleyen Haydanlı Yazar Mehmet Uyar ile sohbete başladık. Ben o güne kadar tanımıyordum. Kendisi senarist ve yazar imiş. Yanımda bulunan ikinci kitap Kazan Ağlar’ı hediye ettim.
Kazan Ağlar kitabımı okuyan ve beni unutmayan Haydanlı Senarist Yazar Mehmet Uyar hocam, 14 Ocak 2005 tarihinde kaleme aldığı mektubunu kitapları ile gönderdi.
Şaşırmıştım.
“Sevgili Adnan, Haydanlı hemşehrim.
Kazan’ı ağlatan değerli yazar dostum… ”
Diye başlayan mektubu:
“Devam et Haydanlı hemşehrim…
Annelerimizin babalarımızın efsane öğretmeni olan Aziz öğretmen, senin kelimelerinde yaşasın. Devam et, Haydanlı yaşasın, Anadolu yaşasın… Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Nasreddin Hoca…
Bu toprağın ruhu yaşasın…
Selamlarımla, başarı dileklerimle…”
Mehmet Uyar / 14.01.2005 – İSTANBUL
Evet, gelen mektup böyle bitiyordu.
Birkaç kez okudum, etkilenmiştim. Bu mektup sonrası Haydanlı araştırmalarıma daha bir ağırlık vermeye başladım.
2005 yılında Dr. Muharrem Bayar hocam ile yaptığımız çalışmalarda Haydan ve Haydanlı Aşireti hakkında sohbetlerimiz oldu. Osmanlı arşivlerine bakarak yardımcı olabileceğini söyledi ve öyle de oldu.


Hani elinizde olmaz, istem dışı kötü yola düşersiniz ya. Ben de o gün bugündür nerede bir Haydan köyü, semti, mahallesi, yaylası, mezraası, nerede bir Haydanlı yaşıyor, ataları kim, mezarları nerede, ataları dedeleri nereden gelmişler merak ediyor, araştırıyorum.
Bizim Günür hoca var, araştırmacı yazar. Bir iki kitap yazıyor, bunu duyan kayın baba anında geliyor ve diyor ki:


-Günür gel höle hele, diz çök karşıma. Duydum ki, kitap yazıyormuşsun. Sen kötü yola düşmüşsün evladım. Ya kitap yazmayı bırak ya da kızımı…
Başkalarının ne dediği fayda etmiyor, sen kötü yola düşünce…