Çocukluğumda duyardım, büyükler şöyle derdi: “Devlet babadır, döver de sever de…” Daha yeni anladım ki, dövmeyen baba daha iyi. Dövmek ve sövmek yerine eğitim önemli. Eğitim de sevgi de önemli. Devlet, evet baba, olması gereken de bu. Devlet halkını korumalı, derdine derman olmalı, nerede bir aksama, aksaklık ve suiistimal dâhil boşluklar var orada devlet eli olmalı. Mekânı cennet olsun Erzurumlu Nene Hatun’un da dediği gibi: “Anasız babasız olur da vatansız, devletsiz olmaz.”
Yazmak kolay, eleştirmek daha kolay. Önemli olan çözüm üretmek, çare aramak ve bulmak. Bazı tanıdıklarım var, rahmetli Demirel’in: “Demokrasilerde çareler tükenmez” lafı ile uzun yıllar kendilerini teselli ettiler…
Her neyse.
Geçen gün yanıma birisi geldi, anlattı. Neymiş efendim, kendisine bir tebligat gelmiş ve muhtara verilmiş. Muhtar da kendisine ulaşamadığından ilgili tebligatı kendisine geç bildirmiş bu yüzden iki buçuk ay mahpus yatmış. Bakın işte bu bir arıza. Devletin yapması gereken bu arızayı düzeltmek. Peki o zaman ne yapılmalı, ya muhtardan bu yetkiyi alacaksın ya da vatandaş ne zaman tebligatı aldı ise o tarih tebliğ tarihi sayılmalı. Bu kadar basit, zorlamaya gerek yok.
Süleyman Demirel, ne güzel demiş: “Demokrasilerde çareler tükenmez…”
Basit bir örnek vereyim. Evinize mağazadan eşya aldınız, parayı ödediniz, karşılığında fatura da aldınız. Bedelini peşin ödediğiniz halde işletme fatura da imzayı yukarıda atarsa ve siz bu durumu fark etmezseniz ya da bilmezseniz aradan bir zaman sonra size bir icra tebligatı gelse siz de o gün yoksunuz muhtara tebliğ edildi ve yedi günlük itiraz süresi geçti, o zaman ne olacak, bu önemli bir soru. Evet, ne olacak?
İnsanlar ve olaylar sonucu mevcut kanunlar, yönetmelik ve tüzükler de zamana uygun bir şekilde değişmeli, güncellenmeli. Devletlerin ve milletlerin yaşanılmışlıklar dâhilinde hafızası olmalı.
O kadar çok aksayan yanımız var ki, hangi birini yazayım.
Amacım devleti eleştirmek değil, dediğim gibi eleştiri kolay. Önemli olan çözüm üretmek, çare olmak. Bizler devletine bağlı milletini seven insanlarız, devleti de baba olarak bilen ve gören insanlarız. Yediğimiz her dayakta isyan etmek yerine, “Baba” dedik. Gözyaşlarımızı bile kimselere göstermedik, oturduk kendimize ağladık, hiç ama hiç kimseyi “Ağlama Duvarı” yapmadık.
Aklıma geldi, yazayım. Deveye sormuşlar, “Boynun niye eğri?” diye. Deve de demiş ki: “Benim nerem doğru ki…”
Daha güzel bir dünya da yaşamak umudu ile.