Küçük sobayla odamı ısıtmaya çalışarak uyudum. Sabahın dördü gibi bir sesle uyandığımda sivrisinek, "Üşüdüm abi, biraz merhamet" der gibi idi... "Üşümüş zavallı. Bu da Allah'ın bir kulu, yok hayvanı..." Düşüncelerinde örtüyü açıp hayvanı yatağıma aldım. Zaten iki saat sonra kalkacaktım.

Küçük sobayla odamı ısıtmaya çalışarak uyudum. Sabahın dördü gibi bir sesle uyandığımda sivrisinek, "Üşüdüm abi, biraz merhamet" der gibi idi... "Üşümüş zavallı. Bu da Allah'ın bir kulu, yok hayvanı..." Düşüncelerinde örtüyü açıp hayvanı yatağıma aldım. Zaten iki saat sonra kalkacaktım.

O an aklıma düştü. Hani demiş ya adamın biri: "Yiyecek ekmeği değil, ekmeği olduğu halde paylaşacak kimsesi olmayanlar fakirdir" diye... Çok şükür yatağımız vardı, paylaşabileceğimiz de bir hayvan... İki saatlik uykunun ardından uyandığımda sol kulağımın dışı ile, sağ elimin küçük parmağının sağ yanı kaşıntıdan yanıyordu.

Benim küçük misafir hayvan ısırmış, bir de kanımı emmişti.

Öldürsem; elim kana bulanacak, katil olacaktım. Ömrümün kalan kısmında yetmediği gibi, öldükten sonra da "KATİL" diye anılacak, tanınacaktım... Hemen haşere öldürücü fıs fısla sivrisinek canavarına sıktım. Yatağa oturduğumda misafir, son nefeslerini vermekle meşguldü. Misafirim ecel ile çırpınıp Azrail ile mücadele ederken, ben de yüksek dereceli üst kademeden hayvan sevgisi olduğunu hissederek fark ettim!.. Kızdım kendime.

Yüreğim yaralanmış sızlarken, acılı kalbimin de titrediğini hissettim. Ne kadar zalim, nasıl da bu kadar gaddar olabilmiştim? Bir katilin ruh halinin acizliğinde kurbanıma bakarken, çok şükür henüz ölmediğini görünce acil kurtarmalı idim. Google'ye: "Zehirlenmelere ne iyi gelir?" diye sormak geldi aklıma.

İyi, güzel de zavallı misafir yavrucağın o kadar zamanı var mıydı?

Sevimli küçük misafirimi zehirlenmekten kurtarabilme adına leğene döktüğüm su ile yıkadıktan sonra peçete üstünde kuruması için sobaya yakın bir yerde sandalye üzerinde beklemeye başladım... Zaman, Maya Takvimi uzunluğunda tükenirken kankam gibi hissetmeye başladığım sevimli misafirimden hiçbir hayat belirtisi gelmiyordu. Kanımda öyle ısınmıştı ki, ne de olsa aynı kanı taşıyor idik!

Allah'tan umut kesilmez ümidi ile bildiğim tüm duaları okumaya başladım.

Aradan kaç saat geçti o telaşa içinde bilemiyorum. Benim çok kıymetli biricik dostum, kankam her fani gibi bu dünyaya gözlerini yummuş, kalbi bir daha çalışmamak üzere durmuştu... Ellerimle öldürdüğüm gün idi misafir kankamı, o gün.

Toprak altında naylonun daha çok dayandığını okuduğum bir yazı aklıma gelince, merhumu bir plastik içinde peçete ile sarıp sarmaladım. Cep telden arayıp, "Bir cenazemiz var hocam, masraf ne ise karşılarım. Ben yıkadım, siz de namazını kıldırırsınız İNŞALLAH" dedim.

İmam sanki merhumu yıkamama şaşırmış gibi idi...