Geçmişte yaşanan olayları görsel olarak hatırlamak bazen imkansız olabiliyor. Hatta bazen beynimiz geçmişteki bir olayı tamamen silebiliyor. Detayların çoğu kaybolmuş, ne kadar düşünseniz de asla hatırlayamadığınız anılar. Bir arkadaşın anlatıyor mesela "Hatırlıyor musun o günü ne kadar eğlenceliydi." diye. Sadece ufak ufak detaylar kalmış aklında. Gerisi tamamen silinmiş ya da beyninin en karanlık köşelerine saklanmış.
Koku öyle değil işte. Silinmiyor, unutulmuyor. Bazen yolda yürürken kavrulmuş kahve kokusu alıyorsun, seni anında çocukluğundaki bir zaman dilimine ışınlıyor. Bir anda 5 yaşına döndürüp annenin elinden tuttuğun ana götürüyor. Annen çantasından çüzdanını çıkarmış, 250 gram orta kavrulmuş Türk kahvesi alıyor o an. Sen büyüleyici bir şekilde etrafı izliyorsun, zamandan, gerçeklikten habersiz.
Bir parfüm kokusu alıyorsun yolda yürürken. İlk aşkın geliyor gözlerinin önüne. Gülüşüyle, öfkesiyle, enerjisiyle, tüm detaylarıyla karşında beliriyor bir anda. Beyninde onu sakladığın yerden yıllar sonra o kokuyla beraber ortaya çıkıyor. Kalp atışların bile etkileniyor bir kokuyla.
Yaz sıcağında çöp atmaya çıkan bir asker, ölü bir kedi kokusu alıyor mesela. Leş kokusu. Dağlardaki görevi beliriyor gözlerinin önünde. Korku, cesaret, yorgunluk... Yalnızca bir saniye alınan kokuyla gelen detaylı anılar.
Zaman zaman kokunun gerçekliğiyle yüzleşirim hayatta. Ansızın aldığım bir kokuyla derin derin dalarım. Bana hatırlattığı o anı sonuna kadar yaşamaya çalışırım. Korkuyorum çünkü zamanın geçmesinden, anıların silinmesinden. Keşke her güzel anın bir kokusu olsa diyorum kendime. İstediğim zaman koklayıp dönebilsem geçmişe.