Ekonomik sıkıntılar diyerek basite indirgiyoruz içinde olduğumuz durumu. Sanki bir anda gelip geçecek bir durummuş, hayatta başka hiçbir şeyi etkilemiyormuş gibi. Yalnızca bir şeyleri pahalıya alıyoruz gibi geliyor kulağa. Aldığımız maaşa zam gelse her şey düzelecek gibi. Değil. Hiçbir şey göründüğü gibi değil.

Bir ülkenin geleceğinde nasıl bir gelişim sağlayacağını en iyi görebileceğimiz kategori gençliktir. Bir ülkede gençler ne kadar dinamik, çalışkan, başarılıysa, o ülkenin gelişme oranı doğru orantıda yükseliyor. Gelin kafamızı gençlere çevirip bir bakalım durumlarına. Kitap okuma alışkanlıkları yok. Derslerde uyukluyorlar. Arkadaş çevrelerindeki sohbetler, kendilerine hiçbir yararı olmayacak konulardan ibaret. Sonra da geceleri "gelecek kaygısı" başlığı altında hepsine zehir oluyor. Tamamen suçlayabilir miyim? Tabi ki hayır. 

Eğitim dediğimiz faktör, bir yandan ülkemizde çok kötü bir gidişatta olan ekonomiye bağlıdır. Bir ülke, ekonomisine göre tüm kategorilere bütçe ayırır. Maalesef bizim ülkemizde eğitim ve kültür sanat en son sıralara atılıyor. Eski eğitim sistemi çökertiliyor. Öğretmenlerin alım gücünün düşmesiyle beraber, verimli ders anlatım oranı da düşüyor. Kim olursa olsun, hangi meslek olursa olsun, hakettiğini alamayan bir kişi tam verimle çalışmaz, çalışamaz. Çünkü maaşı yetmeyen o birey için artık tek kaygı, aldığı maaşın ay boyunca kendine yetmesidir. Öğretmenler de bu duruma düştü. Ekonomi, öğretmenleri, öğretmenler gençleri, gençler de ülkeyi etkiliyor. 

Bu kurduğumuz denklemde ne öğrenciler, ne de öğretmenler suçlu değil.  Bu denklemde suçlu olanlar ekonomiyi bu hale getirenler ve düzeltemeyenlerin ta kendisidir. 

Evlatlarınıza baskı kurmak yerine arkadaş olun. Geleceğini belirlemekte destek olun. Emin olun, bu geçinmesi zor ülkede evladınıza ışık tutabilecek tek kişi sizsiniz. Çünkü öğretmenleri de kendilerine bir ışık arayışında artık. 

Gençlerimiz sağlam temele dayanarak yetişsin. Yetişsin ki, ileride ülkemizi yönetecek kişiler bilime inanan, işinin uzmanı ve diplomalı olsunlar.