Bir Neşet Ertaş türküsünde geçen sözler gibi;
Hata insanın,
Günah insanın,
Suç insanın,
Her şeyden sorumlu doğa mı ki?
Bazen elden bir şey gelmez.
Doğa karşısında aciz kalırız.
O kadar fazla insan müdahalesine maruz kalınca, doğa ne yapsın, acıtır bir gün istemeden de olsa…
Doğaya karşı sorumluluk alabilmek asıl meseleyken; sorumsuzluk suç sayılmadıkça, insanlar hata der geçer her yanlışa.
Bugünlerde sanki bir Anadolu var Anadolu’dan içeri.
Elimizden kurtulmak ister gibi.
Biz nerede günah işledik ki?
‘Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de orada yerini alır’ dercesine;
Doğa, sanki yüzyıllar evvel ettiği gibi batıya göçe zorluyor doğu illerimizdekileri.
Depremden sonra milyonlarca acılı yürek terk-i diyar etmek zorunda kalıyor kadim bölgesini. Kalanlarsa selde boğulmamak için çabalıyor.
Dertler geldi mi hep üst üste gelirmiş işte öyle …
Şili, Japonya gibi pek çok ülkede bu afetlere benzer neler neler oluyor ama bizim ülkemizde artık iklim değişikliğine hazırlıksızlık can alıyor.
Hele ki deprem bölgesinde zaten hasar gören altyapılar, bu hafta bir de selde yıkılınca…
‘Bu cennet bu cehennem bizim’ diye diye
Dört nala koşuyoruz şimdi.
Doğamız ne zaman bir insan müdahalesiyle karşılaşsa afete dönüşüveriyor.
Rahmet yağar, su toprağa kavuşur, ancak canlarımız feda olunca olmuyor işte. Canımız acıyor.
Bu saatten sonra,
Ya doğayla barışık yaşamayı öğrenmeliyiz, ya da önlemini almalıyız, alabilirsek.
Yoksa doğa bunu hep yapacak iklim değişikliği boyunca.
Çoklu afet yönetimini uygulamadıkça cennette yaşamak zor.
Denizleri doldurmadan, gölleri nehirleri kurutmadan, ağaçları kesip biçmeden, ormanları yakmadan yaşamanın bir yolu yok mu acaba?
Önce depremde ardından selde kaybettiğimiz canların hatırasına,
Kalanların mücadelesine kalbimizi bıraktık.
Desteklerimizin devamı iyice elzem oldu.
Saygılarımla.