Şimdikiler bilmez. Hemdem nedir? Buyurun anlatayım. Sıkılmadan okursanız.
“Ben, keyfim, kahyam ve dostlarım,” dediğim, bir krallığım var. Kendi küçük dünyamda. Bizleri gökkuşağının doğduğu yere götürecek tek an, eski dostlarınızla bir araya geldiğiniz andır. Hepimizin yüreğinin aynı ritimde attığı, birbirinden farklı renklere sahip, aynı kökten yıldızlara yükselen, aynı anda mutluluğu ve huzuru yaşadığımız an. Görünmese de hissedilebilen bir el. Sen anlatmadan, sendekini hissedip sarılma eylemi.
Her buluşmamızda gururla gözlerine bakıp süzdüğüm, “Valla arkadaşlar, sizlerle gurur duyuyorum,” riyasız öpüşmeler, yıldızların ışıl ışıl döküldüğü gözler, arşa uzanan sarmalayan kollar, hiç değişmeyen, geçen zamana rağmen hiç ara vermemiş gibi konan virgülden devam edebilen sevgi pıtırcıklarım,” dediğim dostlarım. Bir araya geldiğiniz ortamda öyle bir enerji akımı olur ki, gözle görünmez, lakin onu derinden hissedersiniz. Hücrelerinize kadar yenilenmiş, auranız güçlenmiş, bütün bedeninize oksijen basılmış, üzerinizde olan karamsarlıktan arınmış bir şekilde motive edilir, şarj olursunuz. Özgüven duygusunu Nirvana’ya ulaştıran, kimsesizlik hissiyatını kıran kalpler.
Hepimiz aynıyız, bir o kadar da farklıyız. Hepimiz aynı şeylere gülüyoruz, farklı farklı gülüyoruz. Hepimiz bir şarkıyız, farklı makamlarda. Kimimiz Râst, Segâh ve Nihâvendken, kimimiz Kürdîlihicazkâr, Mahur, Muhayyerkürdî ve Uşşâk. Birbirimizin ruhlarına dokunuyoruz. Kimimizin hüznüne, kimimizin sevincine, kimimizin boynu büküklüğüne dokunabildiğimiz kadar dokunuyoruz. Şimdi diyeceksiniz ki; “Nerede o eski dostluklar?” Valla, benimkiler duruyor, şanslılardanım. İnsan, orta yaşı devirirken yine de arkadaş edinebiliyor, lakin dostluk başka. Yorgun olmaktan mı, anlatmak istememekten mi ya da artık gereksiz gördüğünden mi bilemiyorum, dost edinemiyor. Karşındaki seni duruşundan, bakışından, mimiklerinden anlasın istiyorsun. Anlamıyorsa, olmasın hayatımda diyorsun ki, bu tam olarak BEN’im.
Tam o sırada eski dostlar devreye giriyor. Adına şarkılar yazılan, “Hey beee! Ne günlerdi!” dediğimiz eski dostlar! İnsan insana açtı, ruh ikizim bana çiçek açtı. Allah, iyi ki ruh ikizlerimizi, ruhdaşlarımızı, rengarenk can bağıyla bağlandığımız kardeşlerimizi yaratmış. Ruhlar aleminde, iyi ki yıldızlarımız kaynaşmış.
İnsanoğlu her zaman açtır. Menfaatin araya girmediği dostluğa, kardeşliğe. Ne büyük iştah! Koşa koşa gitmek o buluşmalara.
Fakirlik? Dostu olmayan, edinemeyen insan gerçek fakirdir. Acınası bir durumdur nazarımda. Fakfakirdir!
Hemdem;
Farsçadan dilimize giren bir kelime olup, samimi dost, en yakın arkadaş, diğer bir tabirle canciğer kuzu sarması :)