Lise yıllarındaydım. Yaz tatillerinde akşam üzerleri Çivril parkında buluşulur, sohbetler yapılırdı. Sakin ve dingin yıllardı. İlk o yıllarda üniversite sorularının çalınmış olduğunu duymuştum. 70’li yıllar, belki de 1973. Hayli heyecanlı tartışmalar olmuştu, benden yaşça büyük, sınavı iyi geçmiş olanlar sınavın tekrar edilme kararına sevinenlere kızıyordu. Galiba bir dershane aracılığıyla çalınan sorular elden ele dağılınca hırsızlık ayyuka çıkmış, basının olaya el atmasıyla da sınavın tekrarı gerçekleşmişti. Sanki istisnai bir olaydı, hafızamda fazla yer etmemiş.
Yıllar sonra Cumhuriyet gazetesi bugün Fetö terör örgütü diye bilinen o günlerin ünü ve etkinliği giderek yükselen cemaatin, özellikle askeri okullara soru çalarak öğrenci yerleştirdiğini iddia etti. Sanırım bu da 80’li yılların sonu ve 90’lı yıllardı. Cemaat ve tarikatların devlet kademelerine siyasi iktidarlar aracılığıyla hızla yerleştiği, PKK terör örgütü gündemi fazlasıyla meşgul ettiği için de, çok önemsenmeyen, kanıksanan, göz ardı edilen bu sızmayla daha bir güçlenen tarikatlar, cemaatler bundan böyle siyasi iktidarlara yön verecek güce kavuştular. Durmaksızın, şaibeli sınavlar sonucu kendi taraftarlarını, kendi seçtikleri meslek okullarına sokup, mezun ettiler. Güçlendikçe pervasızlaştılar, hesap verme konumundan uzak, tüm kamu kuruluşlarını yandaşlarıyla doldurdular. Öyle ki yazılı sınavlarda çok yüksek not alan öğrenciler sözlü sınavı eğer farklı siyasi görüş ya da inançtaysalar geçemiyor, eleniyorlardı. İtiraz edebilecekleri, haklarını arayacakları tüm kapılar yüzlerine kapanıyordu.
CHP ilçe başkanlığı yaptığım dönemde çok aile, kamuda, salt çocukları iş bulabilsin diye parti üyeliğinden istifa ediyor hatta iktidar partisine gidip oraya üye oluyordu. Kadrolar liyakat sahibi olmayanlarca dolduruluyor, sonuçta kurumlar içten içe çürüyordu. Günümüze bir bakın, geldiğimiz noktada, sağlıktan adalete, eğitime, ekonomiye bir bakın. Her kurum siyasetin işgalinde. İnsanların devlete, kurumlara ve birbirlerine güveni kalmamış. Gençler umutsuz, fırsat bulanlar ülkeyi terk ediyor. Güzide üniversitelerde iyi yetişmiş mezunlar yurt dışına gidiyorlar. Hoş gitmezlerse biz kovuyoruz ya!
Soru çalmanın, başkasının hakkını gasp etmenin ahlaki yönü bile, dini bir kılıfla “amaca ulaşabilmek” için “mubah” tır denilip görmezlikten geliniyorsa, farklı tarikat ve cemaatlerin güç savaşında soru çalmaların sonu gelmeyecek anlaşılan. İyisi mi, devlet soru çalmayı sadece tek bir tarikata versin. Onlar da sessizce bu işi yapsınlar, ruhumuz duymasın, rahatsız olmayalım. Devletin tarikatlarca paylaşılma kavgası günümüzü zehir ediyor da.
Yazık. Bu ülke geleneklerini, ahlak anlayışını, mazlumun yanında olan cesur yanını, hızla kaybediyor. Tüm diplomalılardan şüphe ediyorsunuz, acaba “hırsızlık” yaparak mı girdi o okula diye! Ya da diploması gerçek mi? Bir bilsek. Hoş sorsan onu da göstermiyorlar ya.
Giderek toplumu yozlaştıran onlarca nedenden sadece bir tanesi bu “soru çalınması”.Süreç içerisinde bizi ne hale getirebildiğini görebildiysek eğer, ders çıkarabildiysek yani münferit bir olaymış gibi bize yansıtmalarına inanmıyorsak artık, yükseltelim sesimizi. Yeter, eğitimde, adalette, her alanda “eşitlik” diye bağıralım. Yalan siyasete dur diyelim. Onca emek heba olmasın artık. Gençler hak aramayı biz “dinazorlara” bırakmayın. Biz arar gibi yaparız, gösterin enerjinizi, gücünüzü.
Sağlıcakla kalın.