Dünyanın en büyük doğal gölü olan Şanlıurfa’daki Balıklı Göl efsanesini doğuran, Hz. İbrahim’i ateşe attıran Babil hükümdarı Nemrut’tan bize kalan bir insan tanımıdır ‘Nemrut gibi’ sıfatı.
Acımasız ve can yakıcı kimseler için söylenir.
Hz. İbrahim’in kendi hükümdarlığına kast edecek endişesiyle kentin en büyük odun ateşini yaktıran Nemrut; alevlerin göle, odunların balığa dönüşmesiyle amacına ulaşamaz.
Efsane budur ya, insanlarımız, ‘Nemrudun kızı’ da derler, zalim davranan kadınlar için.
Yüzü asık ve merhametsizse, Nemrut’un yine kulakları çınlatılır asırlar boyunca.
O gün bugündür Balıklı Göldeki balıklara dokunulduğu vakit insanların öleceğine inandıkları için kimse balık tutmaz Balıklı Göl’den.
Ve dünyanın en doğal akvaryumu ortaya çıkıverir.
Ancak ne var ki Balıklı Göl’ün balıklarına sel dokundu.
Balıklı gölün içinden ortalama insan boyundan fazla sular geçti.
Kara çamur bekledi günlerce.
‘Nemrut gibi bir yağmurdu’ diyemeyiz yine de.
Yağmur bereketti, afet oldu.
Çarpık yapılaşma bitmeden balıklara bile huzur yok sanırım evinde.
Balıklı gölün asırlardır yemeye kıyılamayan kutsal balıkları da anlayamamıştı bu felaketi bizler gibi.
Depremden çadırlara, konteynırlara sığınanlar sel sularını atmakla vakit geçirdi.
Unutmamak önemli.
Böylesi bir selde bütün balıkların sığınacağı tek yer kendi hisleriydi.
Onların da stres altındayken sığındıkları güvenli sığınakları vardı elbette.
Hayatta kalanlar bir süre sonra sular durulunca geri geleceklerdi.
Neyse ki bu hafta yavaş yavaş görünür olmaya başladı balıklar.
Bize bir daha benzer acılar yaşamamak için önlemleri almak gerekti.
İyi günler dilerim.