Merhaba
Efendim, şiir için gözyaşı derler. Buna ne kadar hak verirsiniz bilemiyorum fakat şiirin neşeli ve lezzetli bir şey olduğunu da söyleyemeyiz. Şiir; acıların, hüzün ve kederlerin hasadıdır. Harmanı yapılmış en seçkin hüzünler, imbiklerden damıtılarak mükedder insanların ocağına düşer, ruh yaralarına derman olsun diye sürülür kanayan yaralara. Şairlerin hangi hislerle mısraları sıraladıklarını bilmek, daha doğrusu anlamak pek mümkün değildir. Onların ayakları yere basmaz, gördükleri ve duydukları bizimkilere benzemez. Herkesin aklında, hatırında, birkaç şair ismi de şiir de bulunur. Şair denince benim aklıma ilk gelen Fuzuli’dir. Derler ki; dünyaya başka bir şair gelmemiş olsa Fuzuli tek başına şiire olan açlığı doyurur, dünyada başka bir şiir yazılmamış olsa “Su Kasidesi” tek başına bu ihtiyacı giderir. Her okuduğumda hayranlığımın arttığı “Su Kasidesi” şiiri aslen bir naattır. Şairin bu şiirle sevgililer sevgilisine olan hasretini dile getirdiğini şiir içerisinde destekleyen çok sayıda örnek vardır. Bununla birlikte 32 beyitlik su redifli şiirde kullanılan Farsça su kelimelerini saymazsak, 33 kez su ibaresi geçmektedir. Şiirde su, bir medeniyet unsuru olmakla beraber hem yaşamın başlangıcını hem de ona olan muhtaçlığımızın anlaşılmasını ikaz eder gibi defalarca zikredilmiştir.
Bizler bir damla sudan yaratılarak ete ve kemiğe büründürülmüş canlılarız ve su ile vazgeçilmez bir bağımız var. İnsanlık tarihi boyunca hemen hemen bütün medeniyetler su yakınlarında kurulmuş, zaman içerisinde ise temiz ve kullanılabilir su kaynakları azaldıkça ya medeniyetleri oluşturan insanlar yeni su kaynaklarına göç etmiş ya da uzak mesafelerdeki su kaynaklarından bulundukları yere su taşımışlar. İnsan olmakla şereflendirilmiş olmamıza rağmen, bize bahşedilen en güzel nimetlerden biri olan suyun kıymetini de maalesef diğer kaybettiklerimiz gibi kaybettikten sonra anlayacağız galiba. Malumunuz, günümüzün en mühim meselelerinden birini de temiz, içilebilir ve kullanılabilir su kaynaklarının azalması hususu teşkil etmektedir. Var edildiği zamandan beri su kıtlığı yaşayan kıtalar veya bölgelerle birlikte maalesef suyu hoyratça kullanan diğer kıtalar ve bölgelerde de insanoğlu aynı kıtlığa doğru bir çığ misali sürüklenmektedir. İnsanlık tarihini yorumlayan, eldeki veriler ışığında gelecekle ilgili tahminlerde bulunan uzmanların önümüzdeki devirlerin büyük su kıtlıklarına, dolayısıyla ülkelerin, medeniyetlerin su savaşlarına doğru büyük bir hızla gittiğini söylediklerine şahit oluyor, ciddi ve bilimsel makalelerden anlıyoruz.
Bize bahşedilen nimetlerin geri alınmayacağına dair bir garantimiz yok. Bu hususta Yüce Yaratıcımız kutsal kitabında açık olarak bizleri “Yarattığı yeryüzünü kullanışlı hâle getirdiğini insanoğlunun yarattığı nimetlerinden istifade etmesini dilediğini, nimetlerin kendisine ait olduğunu ve bunları kestiği hâlde onu verecek başka kimsenin bulunmadığını, nimetler içerisinde ise en mühim olanının su olduğunu, suyun yerin derinliklerine çekilmesi hâlinde de hiçbir gücün suyu yaratacak kudrete sâhip olmadığını” bildirerek ikaz etmiştir. En yakın çevremden itibaren yaptığım gözlemlerde bu ikazın hiç de ciddiye alınmadığını görebiliyorum. Kendisine ait olmadığı halde suyu sorumsuzca israf ederek kendi neslini ve sonraki nesilleri düşüncesizce tehlikeye atan insanların sayısı o kadar çok ki, mevcut su rezervleri buna ne kadar dayanacaktır bilmiyorum. Büyük bedeller ödenerek musluklarımıza kadar gelen temiz, içilebilir su kaynaklarını bahçe sulamak, araba yıkamak gibi olmayacak işlerde kullanan, yeraltı sularını ise tükenmez bir kaynakmış aymazlığıyla israf eden insanoğlu, üzülerek söylemek gerekir ki büyük bir felaketi göremez haldedir. Bu felaketi görmek için okuryazar olmaya, okullar, üniversiteler bitirmeye de gerek yok. Evinin bahçesinde sebze veya meyve yetiştiren, ürettiğinin maliyetiyle harcadığı suyun karşılığını mukayese etmek idrakinde olmayan çok sayıda insanımız var maalesef. Suyun parasal karşılığını ödemiş olmak onun sahibi olunduğu anlamına gelmez. Hoyratça tükettiğimiz sular da tıpkı bu dünya gibi bize emanettir, bu emanet bizlere istikbaldeki nesillere teslim edilmek üzere verilmiştir. Kutsal kitabımızda Yüce Yaratıcımızın “Hiç akletmez misiniz?” diye defalarca sorduğu soruya insanoğlunun ezici bir çoğunluğu tutum ve davranışlarıyla koro hâlinde, “Evet akletmiyoruz” diye cevap veriyor maalesef. Yaşanan kuraklık ve azalan su kaynakları için yağmur duası etmesine edelim de öncelikle bize emanet edilen eldeki suyun kıymetini bilmek gerekmez mi? Su, bir medeniyet unsuru ise onu fütursuzca kullanmak ne anlama gelir, takdiri size bırakıyorum.
***
Bir Kelime
Fütursuz: Hiçbir şeye aldırmayan, önem vermeyen, çekinip korkmayan, pervâsız.
***
Efendim, yeniden buluşana kadar hoşça bakın zâtınıza. Yolcu yolunda gerek, kalın sağlıcakla.