En temel insan ihtiyaçlarındandır anlaşılmak. Hepimiz anlaşılmak isteriz. Halimizden anlayan, söylediklerimizi gerçekten duyan birini isteriz.
Kendimizi ifade etmek için farklı farklı yollar deneriz. Pandemi başladığından beri iletişim kurmak, tartışmalardan uzak durmak biraz daha zorlaştı. İnsanların katlanma gücü düştü. Sağlık endişeleri, ekonomik sorunlar derken sakinliğimizi korumak imkansızlaştı. En yakınımızdakiler, en sevdiklerimiz ne yazık ki bu ruh halimizden en çok etkilenenler oldu. Bunu değiştirmek ve gerçekten anlaşabilmek için farklı bir yaklaşım denemeliyiz belki de. İşe yaradığı araştırmalarca kanıtlanmış, tecrübeyle sabit bir yöntemden bahsetmek istiyorum.
Yakın zamanda yaşadığınız bir tartışmayı hatırlayın. Yoğun bir duygu yüküyle yaptığınız bir konuşma da olur. Gündelik hayat içerisindeki sıradan, yüzeysel diyaloglardan bahsetmiyoruz. Öfkeyle, hayal kırıklığıyla veya kırgınlıkla iletişim kurmaya çalıştığınız bir ana dönelim. Karşınızda da sevdiğiniz kişi. Neden derdimizi anlatabildiğimizi bir türlü hissedemeyiz, hiç düşündünüz mü? Sonrasında konuşmayı kafamızda canlandırmaya çalıştığımızda, karşımızdakinin söylediklerini hatırlamakta da zorluk çekeriz.
Aslında cevabı oldukça basit: özellikle yoğun duygular hissettiğimiz zamanlarda karşımızdakini çok da dinleyemeyiz. O konuşurken, zihnimizin içinde ona vereceğimiz cevabı hazırlamaya başlarız bile! Bu denkleme, karşımızdakinin de aynı şekilde davrandığını ekleyin. Ortaya birbirini dinlemeyen, karşısındakinin sessizliğini kollayıp sözü ele alan iki insan çıkar. Buradan bakınca iletişim kuramama sebebi ne kadar açık görünüyor değil mi? Karşımızdakini dinlemediğimiz sürece; onu anlayıp, değerlendirip, söylediklerinin etkisine açık olmadığımız sürece; bir diyalogdan söz edemeyiz. Birbirinden bağımsız iki monolog iç içe geçmiş olur sadece. Verim almak imkansızlaşır. İletişim, anlaşma, konuşma; hepsi içerisinde etkileşim barındıran eylemler. Ben öyle yapmıyorum, diyenler olacaktır. Tartışmanın en hararetli anında, karşınızdakinin sözünün bitmesini bile bekleyemeden kendi söyleyeceğinizi söylediğiniz olduysa, siz de bunu yapıyorsunuz demektir.
İlk aşama elbette ki önce kendimizi anlamak. Çok mu öfkelisiniz? Konuşmaya hazır hissetmiyor musunuz? Bunu fark edebilmek, en güzeli. O zaman işleri daha da zora sokmamak için öncelikle biraz uzaklaşın. Fiziksel olarak uzaklaşamıyorsanız da sakinleşmek için zihninize zaman tanıyabilirsiniz. Önemli olan; kırmadan dökmeden derdinizi anlatabilmek. Bunu yapabileceğinizi hissedene kadar başka bir şeyle meşgul olun. Birkaç sayfa kitap okumak, nefesinize odaklanmak, yapmayı planladığınız gündelik bir işle uğraşmak olabilir bu. Size sakinleşmek için ne iyi gelir, en iyi siz bilebilirsiniz.
Sakinleştiğinizi hissettiğiniz anda karşı tarafı konuşmaya davet edebilirsiniz artık. O da hazır mı, mutlaka gözetin. Onun da iletişime açık olduğundan emin olduktan sonra, başlayabilirsiniz! Haftaya farklı bir konuda görüşmek üzere sağlıkla kalın.