“Kendine iyi bak.” “Kendine vakit ayıt.” “Kendinle ilgilen.”
Sıklıkla çevremizden duyduğumuz sözlerden sadece birkaçı bunlar. Günümüz yaşantısının getirdiği belki de en büyük gereklilik kendimizle ilgilenmek. Yaşadığımız dönem ve yaşadığımız ortamı düşündüğümüzde en büyük problemlerden biri kendimize vakit ayırmak, birkaç saat dahi olsa kendimizle baş başa kalamamaktır. Peki, kendimize gösterdiğimiz bu önemin ve ilginin psikolojide bir adı var mı?
Kesinlikle var. Özşefkat yıllardır terim olarak aramızda dolaşan bir kelime. Fakat nedir bu özşefkat, özşefkat nasıl gösterilir, kendimize nasıl iyi davranabiliriz?
Özşefkat, kendimize göstermemiz gereken şefkat olarak nitelendirilebilir. Bir noktada kişinin, kendine dost olması olarak açıklayabiliriz. Çevremizde hata yapan bir kişiye nasıl daha anlamlı ve çözüm odaklı yaklaştığımızı düşünelim. Çevremizdeki o kişiye hakaret etmek, kötü davranmak, kızmak veya yetersiz olduğunu hissettirmek gibi davranışlar yerine tamamen çözüme odaklı oluruz. Söz konusu kendimiz olunca ipe un serer, asar keser, kendimizle alakalı ciddi genellemelerde bulunuruz. Peki, çevremize gösterdiğimiz bu çözüm önerileri ve ılımlı davranışları biz hak etmiyor muyuz? Çevremizdeki her bireye ılımlı ve hoşgörülü olmayı normal olarak görürken kendimize neden bu iyiliği yapmayı reddediyoruz?
Bu hayatta hiçbir zaman ilişkinizin kesilmeyeceği, daima iletişim halinde olacağınız tek kişi yine sizsiniz. Bu ilişki özenli davranmayı gerektirmektedir. İlerlemek için sürekli eleştirmek, yargılamak değil; yanlışı kabul edip özeleştiri yaparak doğru noktaya varmaya çalışmak gereklidir.
Özşefkatin bir diğer unsuru ise duygularımıza bilinçli farkındalıkla yaklaşmaktır. Elbette hepimiz insanız ve bazı durumlarda duygularımızla hareket etmemiz, kararlar almamız kadar doğal bir durum yok. Çok kızgın veya çok sinirli olduğumuzu ele alalım. Bu duyguya karşı iki şekilde tepki verebiliriz.Birincisi bu duyguyu bastırmak veya yön değiştirmek olacaktır ki yapılan iki davranış da bize zarar verecektir, ya kendimizin ya da çevremizin zarar görmesine sebep olacaktır. Bir diğer davranış ise duyguyu bilince taşımaktır. Ortada bir konu var ve konu fark etmeksizin bizde uyandırdığı duygular var. Bu duyguyu ele almak, şuan neden böyle hissettiğimizi düşünmek hatta anda kalıp o duygunun açığa çıkmasına izin vermek gereklidir. Bastırılmayan her duygu enerjisini bir başka olumlu duyguya aktaracaktır. “Bu benim neden başıma geldi?”, “Neden böyle bir şey yaşadım?” “Bunu haketmiş miydim?” gibi sorular sadece bize yalnız olduğumuz hissini aşılar ve süreç içerisinde kendimizi bu sorularla çok fazla karşı karşıya getirdiğimizde durum bizim için çile haline gelebilir.
Son olarak yapılan hatalar, hissedilen duygular veya yapılan yanlışlar ile ilgili düşünürken kendimizi yalnızlığa sürüklemeden hareket etmeliyiz. Hayatta her şey herkesin başına gelebilir. Bu benim başıma neden geldi? sorusu bize, bu durumu tek başımıza yüklenmek olduğumuz ve altından kalkamayacağımız yerlerde bile tek başımıza devam etmek zorunda olduğumuz mesajını verir. Oysa biz tek başımıza değiliz, aynı durumu yaşayan, benzer durum ve duygularla sınanan birçok insan var.Diğer insanların mükemmel hayatlar yaşadığı ve asla hata yapmadığı düşüncesi de tamamen yanlış bir düşüncedir. Mükemmel olmak insan doğasında mümkün olmayan bir durumdur. Biz mükemmel değiliz, sadece insanız. Hatalarımız olacak, duygularımızın içinde kaybolduğumuz zamanlar olacak, çok yanlış kararlar vereceğiz, düşeceğiz, kalkacağız ama kendimize gereken özeni ve kıymeti göstermekten asla vazgeçmeyeceğiz. Kahvemizi demleyip, çayımızı alıp sakin bir yudum içtikten sonra defalarca kez yaptığımız gibi “İyi ki varım.” diyeceğiz.
İYİ Kİ VARIM!
Haftaya farklı bir konuda görüşmek üzere. Sağlıkla kalın.