Genelde sağırlar diyalogu gibi başlayıp gelişen tartışmalar, tarafların, doğruya ulaşma amacından ziyade karşı tarafı bastırma, susturma çabalarıyla sürüyor. Düşüncelerini savunamayacak acizliği taşıyanlar “cahil cüreti” sergiliyorlar. Akıl ve bilinçten uzak olan bu tavır, giderek pervasızlaşıp ezici bir güç olmaya dönüşüyor. Her türlü ithamı, karşısındakilere yakıştıranlar bir taraftan da ağızlarından “birlik ve beraberlik” söylemini eksik etmiyorlar. Yaygarası, meydan okuyan bu tavra verilecek cevap önce “cesur” olmaktan geçer.
Cesaret, korkuyu tanımakla başlar… Önce korkarsınız, sonra korkudan korkmamayı öğrenirsiniz. Siz artık “sakin” bir güçsünüzdür… Gösterişten uzak, şatafattan uzak, hedefiniz belli… Önünü ardını hesaplamadan meydan okuyan “cahil cüretine” karşı dik duruşunuz, “cesaretiniz” akıl ve bilinçten yana olmanızdandır.
Sorgularsınız, sorarsınız… Bunca yalan, hırsızlık, sahtekarlık böylesi bir baskı rejiminde sürgit olmalı mı diye? Bizim ülkemiz bunu hak ediyor mu diye? Aklımızla alay edilerek bize verilen cevaplar doğru mudur diye?
Biliyor musunuz; Kimmiş mafya babasından 10000 dolar maaş alanı? Demirören grubunun bir kamu bankasından aldığı 750 milyon doları geri ödeyip ödemediğini? Elinde çantayla taa Venazuelaya maske götürenlerin neden limanlarımıza gelen kokainle ilişkilendirilmesini? Sorumsuzca yapılmış onca yatırımın bütçede açtığı kara deliklerin toplamını? Daha ne sorular!
Cesaret, işte bunları hak etmiyoruz diyerek meydanlara çıkabilmek de… Dürüstlüğü, namuslu yaşamanın erdemini, onuru, şerefi, haysiyeti her zaman ön planda tutabilme de…
Sessiz kaldıkça “cahil cüreti” etkili olmaya devam ediyor… Gün “cesur” olabilme günü… Hesap sorma günü… Genelde ve yerelde verilen sözlerin, vaatlerin unutturulmamasını sağlamalıyız. Biz sessiz kaldıkça bu pervasızlık sürecek.
Akıl ve bilinç elbet tarihsel süreçte başaracaktır. Biz hızlandıralım o zaman…
Saygı ve Sevgilerimle.