Bu yazıyı 29 Mart Cuma günü kaleme aldığımda daha seçimler yapılmamıştı. Yazı yayınlandığında seçim sonuçları belli olmuş olacak.
Kazanan adaya başarılar dilerim Çivril için hayırlı olsun. Bu hafta Rahmetli Galip ERDEM ağabeyin 8 Ağustos 1963 Yeni İstanbul gazetesinde yazdığı Bedava Ülkücülük adlı makaleyi yeniden yayınlıyorum değişen bir şey var mı kararı siz okuyucular veriniz…
Samimiyetinizden asla şüphe etmiyorum. ''Domuzdan yana'' değilsiniz, biliyorum! Doğruluğuna inandığınız fikirlerin ezilmek istenmesine üzülüyorsunuz. Fazilet temeli üstüne kurulacak mesut ve müreffeh bir Türkiye'yi şiddetli özlüyorsunuz. Davanızın başarıya ulaşması için sık, sık dua ettiğinize, hatta, zafer rüyaları gördüğünüze bile eminim. Ama ne yazık ki, bundan başka hiçbir şey yapamıyoruz. Mücadele ile yegâne ilginiz, ''Allah vere de bizimkiler kazansa...'' diyerek, tehlike kulakların duyamayacağı bir sesle dua ederek seyirci kalmaktan ileri gidemiyor.
Tanınmağa cesaret edemiyorsunuz. Saflarınızı kuvvetlendirmek üzere aralarına katılmaktan korkuyorsunuz. Böylece bir çetin davanın bütün yükü bir avuç adamın omuzlarına yükleniyor. O bir avuç adam mücadeleyi kazanırsa ne âlâ, avuçlarınız patlayıncaya kadar alkışlayacaksınız. Onların olduklarından daha büyük gösterecek, olağanüstü vasıflar tanıyacak, şımartacaksınız. Ama yenildikleri vakit, ama her yönden saldıran çeşitli düşmanların üstün kuvvetine dayanamayıp ezildikleri vakit hiç birinizin ortalıkta görünmeyecek, âdeta hep birden ''toz'' olacaksınız. Artık o yenilmişlerle karşılaşmamak için sokakta yolunuzu değiştirecek, selâm vermekten çekineceksiniz. Yalnızlığın çilesini dolduran, ihanetin ıstırabı ile kahrolan o bir avuç insan yine size darılmayacak, umudunuz kesmeyecek. Mücadelesini devam ettirecek.
Rahatınızın kaçmaması, düzeninizin bozulmaması uğruna her şeye katlanacaksınız. Yanlış anlamayın: O bir avuç adam elbette ki, sizin hesabınıza değil, gönül verdikleri bir ülkünün hizmetinde çalışıyorlar. Hak yolunun yolcuları, siz olsanız da olmasanız da, yollarından dönmeyeceklerdir. Yalnız, bir noktayı unutmayınız: Bu oyun daima böyle oynanmaz. İmkânla iman birleşmediği müddetçe kazanılmaz. Kazanılsa bile, zaferde sizin en ufak bir payınız olmaz. Hiç değilse olduğunuz gibi görününüz, bedava ülkücülükten vazgeçiniz. Bu kadarı bile, kazanmasını istediğiniz taraf için bir hizmettir. Sizi hesaba katmamış, yardımınıza bel bağlamamış olurlar. Hep seyirci kalacağınızı, hiçbir zaman sahaya çıkmayacağınızı bilirlerse, ona göre hazırlanırlar. Sizi haksız bulmuyorum. İnsanoğlunun önce, nefsinin hizmetçisi olduğunu unutmuyorum. Sadece, sırf nefsine hizmet etmek isteyen bir insanın bile, zaman zaman nefsinden fedakârlık yapmak zorun kalacağını hatırlatmak istiyorum. Tarih, hiçbir şey kaybetmeyeyim derken her şeyi kaybedenleri çok görmüştür…
Esen kalın.