Hayatı ve insanları anlamak o kadar kolay değil ki!..
Babamın öğrencileri ile ilk karşılaşmam, 19 yaşında idim ve babamın köyü Haydan’a gelmiştim. Yüksek okulu Isparta’da okuyacaktım, okul da askerlik şubesinden kağıt istemişti. Doğum yerim Köyceğiz olsa da askerlik şubem, babamın memleketi Çivril’di.
Haydan Köy Kahvesinde babamın talebeleri babamı anlatmıştı, ben de dinlemiştim.
Ben o günlerde nereden bilebilirdim? Gün gelecek yazar olacaktım, yazılar, hikayeler yazacak, babamı ve öğrencilerini yazacaktım. İnsan müneccim değil ki, nereden bilsin? Ben de bilemezdim.
Bilemedim de!..
Aradan yıllar geçti, 2003 yılında araştırmacı yazar Günür Karaağaç hocam, dedi ki: “Başöğretmen adında kitap yazıyorum, babana ait belgeleri getir de yazayım…” O kadar çok sevindim ki, hemen Haydan’da yaşayan Azime ablamın oğlu Sucu Günay olarak bilinen yeğenim Günay Özkan’ı aradım. Haydan İlköğretim Okuluna gidip babama ait evrak, belge, vesika ne varsa almasını istedim. “Yok, bulamadık” derlerse nasıl ve nerede bulacaklarını da söyledim. Bir de babamın ne kadar öğrencisi varsa, bulabildiklerinden isimler istedim. Yeğenim Günay sağ olsun, gerekli yardım ve çalışmaları yaptı.
O gün bugündür nerede babamın öğrencisi olduğunu öğrendiğim birini duysam arar sorar sohbet ederim. Yeni bilgiler edinirim. Hem telefon ile hem de yüz yüze karşılıklı sohbet ettiğim babamın öğrencilerinden rahmetli Mehmet Yazıcı, demişti ki: “1930 Haydan doğumluyum, Çivril’de oturuyorum. Yazıcı Un Fabrikasının sahibiyim. Aziz öğretmenin ilk evladı Mehmet Doğan’ın da dünürüyüm. Aziz hocam Atatürk hayranı güzel giyinen, güzel konuşan, akıllı ve duygulu bir öğretmendi. 10 Kasım günlerinde ağladığına şahit oldum. İsmet Paşa için, “Malatya İsteyicisi” dediği için mahkum olup hapiste yattı. Kimin, kimlerin şikayet ettiğini de herkes biliyor…
Aziz hocam disiplinli, otoriter bir eğitmendi. Çok bilgiliydi, çok iyi öğretirdi. Emirhisar’daki Hasan hoca ve Koçak Eğitmeni Emin Aslan, Aziz hocamın bilgisinden istifade ederdi. O, dünyaya mehil etmez, metelik vermezdi, paylaşımcıydı…”
Anlattıkları daha çok fazlaydı, bazılarını da aramızda kalsın diyerek anlatmıştı. Oynamış olduğu bir piyesi sorduğumda da anlattı: “O müsamere de Deli Amat rolünü oynadım. Köyün imamı yağmur duasına çıktı. Dedim ki: “Yağmur mamur yok çok şükür, halkı ağlattın hüngür hüngür. Yetmiş bin taş koydun, hani nerede bin koyun?…”
Rahmetli babamın talebelerinden rahmetli Mehmet Yazıcı, babamı ve öğrencilik yıllarını anlatırken duygulanmış, gözyaşlarını tutamamıştı. Allah rahmet etsin, taksiratını affetsin. Mekanı cennet olsun inşa Allah. Ahirete bizden önce göç etmiş büyüklerimize bir duayı çok görmeyelim.