Siz istediğiniz kadar: “Memlekette demokrasi var, fikir ve düşünce hürriyeti var” deyiniz. Yok öyle bir şey, ya da ben inanmıyorum.
İnsanları eleştirebilirsiniz, yanlış giden her şeyi eleştirebilirsiniz, beğenmediklerinizi de. Eleştirmek ile hakaret etmeyi ayırt edebilmeyi bile bilmiyoruz. 1946 Genel Seçimlerine kadar tek parti ile idare edilmişiz. Sonrasında çok partili sisteme geçmişiz. Bu benim şahsi görüşüm, ille de böyledir demiyorum ancak en az 100 yıl adı ne olursa olsun tek parti ile yönetilmeli idik.
Çok partili sisteme geçiş ile aynı partiden ayrılan birkaç mebus ayrı bir parti kuruyor ve 1946 sonrası toplumda derin bir ayrılık, kutuplaşma başlıyor ki, günümüzde de öyle. 10 yıllık bir hükümet sonrası başbakan ve bakanlar asılıyor. Ülke kaos ortamına sürükleniyor. Güçlü bir Türkiye istenmiyor.
1973 Genel Seçimlerinde farklı kutuplardan CHP ve MSP Koalisyon Hükümeti kuruluyor. Belki de bu toplumda uzlaşı için büyük bir şans olabilirdi, ama barışa, huzura düşman olan gizli eller daha fazla sürmesinden rahatsız olup hükümeti yıkıyor. Daha sonraki 1977 Genel Seçimlerde ise MSP cezalandırılarak 48 olan mebus sayısı 24 olarak cezalandırılmış oluyor. Sanki birileri, “Bize rağmen böyle kafana göre davranamazsın, biz ne dersek, ne istersek sen öyle yapacaksın” der gibi…
1980 darbesine kadar sağda ve solda nice değerlerimizi ve gençlerimizi kaybediyoruz. İnsan dediğin o kadar kolay yetişmiyor ki. 1980 sonrası her şey değişiyor, değerler değişiyor. Zengine parası kadar, memura rütbesi makamı kadar itibar ediliyor.
1980 askeri darbe sonrasında: “Devlet tüccar değildir” zihniyeti ile yerli ve milli olan ne varsa hepsi teker teker satılıyor.
Hani nerede yerli ve milli Demirçelik Fabrikaları, Şeker, Tütün, Seka Kağıt Fabrikaları? Kime, kimlere, kimler tarafından satıldı ya da peşkeş çekildi? İçtiğin tütünden içkiye kadar hepsi yabancı firmalar tarafından satın alınmış. Acı ama gerçek bu.
1980 darbe sonrası ne yediğimiz belli ne de içtiğimiz. Marketten yoğurt alıyorsun, bir ay da bozulmuyor. Marketten çiftlik dedikleri yerlerde 40 günde patates gibi büyüyen hormonlu tavukların kanatlarını, butlarını alıp yiyorsun.
Sağlıklı beslenemeyen toplumun sağlıklı düşünemeyen bireyleri olarak önüne gelene küfür ve hakaret eden insanları olduk. Evde karısını, oğlunu, kızını idare edemeyen, torununa bile söz geçiremeyen insanlar olarak, tek bildiğimiz bir şey var, eleştirmek.
Kesinlikle karşı değilim. Evet, eleştirelim de ama önce kendimizi. Atalarımızın da dediği gibi: “Çuvaldızı kendimize, iğneyi de başkalarına…”
Daha hoşgörülü bir toplumda yaşayabilmek umudu ile…