Allah yarattığı biz kullarını hatadan, kazadan, beladan korusun inşa Allah. Kaza geçiren arkadaşım gariban, onun bunun tarlasında amele olarak çalıştığından sigortası da yok. Arkadaşın kaza geçirdiğini ve Antalya’da hastanede yatmakta olduğunu söylediğim sevdiğim, saydığım bir büyüğümüz, dedi ki: “Antalya yerine Ankara’ya gitseymiş, Padişahın yanına…” diye başladı konuşmaya…
Pes yani.
Neymiş efendim, kaza yapan arkadaş başka bir siyasi partinin adamıymış da o yüzden nerede ise göbek atacak.Sahi ya, biz ne ara böyle olduk?
İsteyenin istediği gibi düşünme hakkı yok mu, kimin canı kimi istiyorsa destekleme hakkı yok mu? Yoksa hak dediğin, insanlar sadece sizin gibi düşündüğü zaman mı var? Biz şimdi bizden değil, bizim gibi düşünmüyor, bizim tuttuğumuz takımı tutmuyor, bizim desteklediğimiz siyasi partiye oy vermiyor diye başka birinin başına gelen kazaya, belaya, felakete sevinecek miyiz?
Kimin ne zaman ne olacağını bilen mi var?
Daha yeni yeğenim kalp krizi geçirmiş, yoğun bakımda kalmış, babası daha öncesinden kalp krizi geçirdiği için ne olur ne olmaz düşüncesi ile haber bile verememişler…
Yeğenim Murat, İstanbul’da ölüp gitse anasının da babasının da ve bizim de haberimiz olmayacakmış!..
Allah her kuluna ayrı ayrı ömür vermiş, onlara günahlarla sevaplarla dolu yaşadığı bir yaşamı nasip etmiş.
Tabi ki bir de final var.
Ve final sonrası!
Kader diye de bir şey var.
Kaderi tayin eden eller, bizim eller…
Toplumda saygı, sevgi yok. Hoşgörü de yok. Eğitim hiç yok. Öğretmenlerin öğrencilerden korktuğu okullarda eğitim olur mu? İnsana insan olduğu için saygı duymayan bir toplumdan hayır gelir mi, beklenir mi?
Eskiden büyüklerimiz Yunus Emre’nin de dediği gibi inanıyor, düşünüyor ve öyle davranıp yaşıyordu.
Ne diyordu Koca Yunus:
“Yaratılanı severim, Yaratandan ötürü…”