Özellikle Haydan, Haydanlı ve Haydanlıları anlatıyor, yazıyorum. Soruyorlar, iyi de niye? Kaç Haydanlı telef oldu, kökeni Haydan olduğunu unuttu, kaç Haydan köyü adı değişti, unutturuldu. İnsanlar atalarını, köklerini, mazilerini ve tarihlerini unutmasınlar diye yazıyorum. Okuyan olur, olmaz ama ben yazıyorum.

Aldatan kadın ve erkekleri de yazabilirdim. Büyük ihtimal daha çok okuyucu kitlem olurdu. Okuyanlar bilir, “Aldatmak” adlı kitap milyonlar sattı. Üst düzey yönetici bir kadının kocasını aldatması ile ilgili bir kitap bu. Sonuç olarak kocası ihaneti öğreniyor, sonra affediyor. Ve bir başka şehre göç ediyorlar…

“Aldatmak” adlı kitapta yazılanlar hayal ürünü de olabilir, gerçekte. Yaşadığımız hayata bakalım. Görünen o ki, aldatan aldatana.  Atalarımızın dediği gibi: “At izi it izine karışmış” durumda. Bir başka kadın, bu gerçek.Yaşadıklarını, “60 Günlük Bir Şey” adı ile kitaplaştırmış. Karısının ihanetini okuyan kocası önce boşandı, sonra öldü. Büyük ihtimal kalp krizi, her kalp dayanmıyor yani.

Arada bir denk geliyor, izliyorum. Kadın kocasını terk edip gitmiş. Boşanma yok, başka bir adamla yaşıyor, diyor ki: “Aradığım huzur ve mutluluğu buldum.” Aldatılan koca da, “Seni seviyorum gel” diyor.

Diyelim ki, geldi. Ne olacak?

“Alışmış kudurmuştan beterdir” diye bir söz var. Rahat durur mu, yine terk edip gitmez mi, güven verir mi? Adamın birinin de dediği gibi: “Güven ruh gibidir, çıktığı bedene geri dönmez.” Aldananların ve aldatanların ateşinin odunlarını biriktirdiği dünyamızda Müslüman diye geçinenlerin durumlarına bir bak. Onlar da kendilerini, başkalarını ve Allah’ı kandırmaya çalışmakla meşgul. Ve bu yüzden bir avuç Gazzeli kahraman gerçek Müslüman, tüm dünyanın gözü önünde “Şehadet Şerbeti” içerek Hakk’a yürümekte…

Ünlü mütefekkir yazar ve düşünür Cemil Meriç’in dediği gibi: “Zulmün olduğu yerde, tarafsızlık namussuzluktur.”